30 Ekim 2008 Perşembe

Epanyol Breton (Brittany Spaniel) av köpeği

Bu köpeğin tarihi, 19. yüzyılın başlarında İngiliz soylularının Kuzey Fransa’ya çulluk avına gittikleri zamanlara dayanır. 

Bu soylular, ava giderlerken yanlarında kendi köpeklerini de, özellikle İngiliz Setterlerini de götürüyorlardı. İngiltere’ye geri dönerlerken de köpekleri geri götürmektense, bir sezon sonra tekrar gelecekleri için, onları Fransız avcılara bırakmayı tercih ediyorlardı. 

Bu sıralarda bazı köpekler, kulübelerinden kaçıp Fransız “yüksek ruhlu” diye adlandırdıkları Fransız Spanyelleriyle çiftleştiler. Fransız Spanyell, kendisini tamamen ava ve sahibine ad amış, çok kısa kuyruklu, siyah beyaz küçük bir köpekti. Fransız avcılar bu çiftleşmelerden doğan yavruların potansiyelinin farkına vardılar. Böylece, dikkatli bir üretimle Fransa’da 1907 yılında ilk Epanyol Breton kulübü kurulmuş oldu. 

Amerika’da Epanyol Breton hem avlanma stili hem de görünüş açısından farklı bir gelişim gösterdi. Amerikalılar sadece açık sarı/beyaz ve kahverengi beyaz renginde ve normal Epanyol’dan daha yapılı bir köpek oluşturmaya çalıştılar, çünkü amaçları bu köpeklerin diğer büyük köpeklerle rekabet edebilmesiydi. 1982’de Amerika’da, Amerikan Brittany klüp, bu cinsin adını “brittany” olarak değiştirdi ve kayıtlara geçirdi. Epanyol Breton, yakın arayan, çok iyi bir buruna sahip olan, kuş avını çok seven, hareketli, oldukça zeki ve sahibine çok bağlı olan bir köpektir. Amerika’daki Epanyol Bretonlar görünüş ve genel özellikler açısından Fransa’daki kuzenlerinden biraz daha farklıdır. Bu farklılıktaki neden de Amerikalıların yukarıda söz ettiğimiz gibi diğer büyük av köpekleriyle avda hız ve dayanıklılık açısından rekabet edebilmesiydi. 

Epanyol Breton’un Standartları Genel Görünüş: maksimum 50.5, minumum 45.5 cm boy Erkekler için ideal boy: 47.5 - 49.5 cm Dişiler için ideal boy: 46.5 - 48.5 cm 

Erkekler için ideal kilo: 15 kg 

Dişiler için ideal kilo: 13 kg (Not: köpekler için ortalama ağırlık 12 ila 18 kg arasında değişmektedir. Burada verilen kilolar ortalama bir örnek olarak verilmektedir.) 

Görünüş: Küçük, enerji dolu, zeki bakışlı, hoş bir köpek. Yuvarlak kafalı, kulaklar biraz kısa, dudakları sarkık olamayan, ya kuyruksuz ya da 10 cm uzunluğunda kuyruklu. 

Burun Rengi: Köpeğin vücut renginin açık sarı ve beyaz, kahverengi-beyaz veya siyah-beyaz oluşuna göre vücut renginin en koyu renginde burun rengi. Burun delikleri oldukça açık. 

Kusur: Kapalı burun delikleri. 

Önemli Kusur: Koyu pembe bir burun rengi. 

Dudaklar: İnce, sıkı sıkıya ağza yapışık dudaklar, üst dudak alt dudağın birazcık üzerine sarkabilir. 

Kusurlar: Çok kalın veya çok sarkık dudaklar.  

Dişler: Eksiksiz makas gibi kapanır şekilde. Önemli Kusur: Üst üste veya alt çenenin üst çeneden uzun olması. Burun (somak): Kafa tasının genişliğinden daha kısa, düz ya da kafa tasının 2/3’ü oranında hafifçe eğri. 

Kusurlar: Kare veya elma biçimli kafa, çok belirgin bir çıkıntı. Stopa (alın çıkıntısına sahip olmayan bir kafa)  

Gözler: Tüy rengi uyum içinde olmakla birlikte, koyu amber renginde, canlı ve ifade dolu.  

Kusurlar: Çıkıntılı, rasgele yerleştirilmiş, çok açık renkte gözler.  

Kulaklar: Uzundan ziyade kısa, hafif yuvarlak, yukarıda tutulan hafif püsküllü ve dalgalı tüylerle kaplı bir kulak. Kusurlar: Düşük tutulur pozisyonda oldukça geniş, çok kıvırcık, beyaz veya üzerinde beyaz leke olan kulak. Önemli  

Kusur: Kulağın birinde beyaz leke.  

Boyun: Orta uzunlukta, omuzlara doğru iyi bir şekilde bağlanmış, ince derili, oldukça gevşek deri.  

Kusurlar: Çok ince ya da çok kalın, gıdılı bir boyun. 

Göğüs: Derin, ön ayak dirseklerine kadar uzanan ve geniş açılı bir kaburgaya sahip göğüs.  

Kusurlar: Çok dar, yeterince derin olamayan, kalın kenarlı göğüs.

Sırt: Kısa ve düz. 

Kusurlar: Uzun veya çukur sırt.  

Bel: Kısa, kalın ve etli.  

Kusurlar: Uzun, zayıf, dar ve sarkık bir bel.  

Arka Kısımlar: İki kürek kemiğinin biraz aşağısında, sırta doğru hafif eğimli, kalça kemiklerinin noktaları sırt ile paralel. 

Hareket: Canlı, kolay ve enerjik. Avlanırken arzu edilen yürüyüş şekli dört nal; hızlı, geniş adımlar.  

But (arka Kısım): Çok hafif eğimli  

Kusurlar: Çok dar ya da çok eğimli.  

Göbek ve Alt Çizgi: Aşırıya kaçmayan normal bir eğim. 

Kusurlar: Çok aşırı sarkık veya çok içeri çekiklik. 

Kuyruk: Vücutla doğru orantıda ya da düz tutulan bir kuyruk. Köpek eğer kuyruksuz değilse, her zaman çok kısa yaklaşık 10 cm uzunluğunda, kuyruğun sonunda bir tüy büklümü bulunur. 

Kusurlar: 10 cm’den uzun tüysüz ve aşağı doğru tutulan kuyruk. 

Arka Bacaklar: Güçlü, kaslı bacaklar. Arka ayak dirseği ve kalçalar aynı dikey hatta. Uyluk kemiğine doğru kenarlı. Arka ayak dirsekleri çok eğik değil, normal durumda. 

Kusurlar: Düz mafsallar, tüy olmayış, aşırı düz ya da aşırı köşeli. 

Ön Taraf: Omuzlar hafif eğimli ve kaslı, vücudun ekseniyle paralel. 

Ön Bacaklar: Düz, güçlü, oldukça kaslı bilekleri biraz eğik. Dirsek vücuda yakın, üst kısımlar kaslı ve kemikli. Ön ayaklar hafif dalgalı ve saçaklı. 

Kusurlar: Çok düz ya da çok eğimli bilekler, tüy bulunmaması. 

Ön Ayaklar: Sıkı ve zarif, parmaklar arasında biraz tüy. 

Kusurlar: Çok büyük, çok uzun, çok yuvarlak, dışa doğru eğimli yayvan ayaklar. 

Arka Ayaklar: Sıkı, kuvvetli ayaklar, parmakların arasında biraz tüy. Fazladan tırnak yok. 

Kusurlar: Çok büyük, çok uzun, çok yuvarlak, dışa doğru eğimli yayvan ayaklar. 

Deri: İnce, makul ölçüde gevşek. 

Kusurlar: Çok kalın ya da deride katlanmalar oluşturan çok gevşek bir deri. 

Tüy Yapısı: Vücudun tüyü genelde düz, ince ve hafif dalgalı. 

Kusurlar: İpeğimsi, çok aşırı, çok kısa, yetersiz ya da çok fazla saçaklar. 

Tüy Rengi: Açık sarı ve beyaz, kahverengi ve beyaz, siyah ve beyaz, üç renk veya bunların herhangi bir karışımı. Önemli 

Kusur: Tek renklilik, standarda uymayan tüy yapısı ve rengi. Diğer Önemli 

Kusurlar: Verilen tüm standartlar açısından, bu standartlara hiçbir uyum göstermeyen karakter özellikleri. Sinirli olması. Korkak, ürkek, çekingen olması ve dişlerinde eksiklikler olması.  

 

Ümit ÖZKANAL Av Tutkusu Dergisi

29 Ekim 2008 Çarşamba

av köpeklerinde Yavru Seçimi, İlaçlama, Bakımları, Parazitler, Hastalıklar



Av Köplerinde Yavru Seçimi, İlaçlama, Bakımları, Parazitler, Hastalıklar Yavruluktan erişkinliğe her büyüyen köpek yaşına uygun bakıma gereksinim duyar.

Yavru köpeklerde görülen hastalıklar çok yaygın olmasa da hala birer risktir. Pek çoğu doğru tedaviyle bertaraf edilirken bazıları operasyon vs gerektirir. Yavrunun Seçimi Yavruyu seçerken anne ve babasının sağlıklı ve yavrularına geçerecek genetik hastalıklardan uzak olduklarından emin olunmalıdır. Aklınızda belirli bir ırk var ise o ırka has genetik hastalıklar hakkında bilgi sahibi olmanızda fayda vardır.

Yavruyu çok erken yaşta aldıysanız bazı hastalıklara yakalanıp yakalanmayacağını doğal olarak anlayamayabilirsiniz; fakat, örneğin, kuyruğu kesilen bir ırk ise kesilmemesine karar vermek size kalmış bir şeydir. Canlı, aktif ve sağlıklı görünen bir yavruyu seçmeye çalışın. Çeneleri doğru kapanan, karnı parazit belirtisi olacağından şişkin olmayan ya da başka bir anormallik belirtisi göstermeyen bir yavru olmalıdır. Yavruyu aldığınız andan itibaren sigortalanmış olacak olursa işler yolunda gitmediğinde bundan faydalanabilirsiniz. Yavruyu aldıktan bir kaç gün sonra veteriner hekiminize göstermenizde fayda vardır. Böylece tavşan dudak, yarıkdamak ve hernais gibi problemler ile boşaltım sistemindeki olası bir anormallik önceden farkedilebilir. Kalp, iskelet, körlük ya da sağırlık gibi bazı problemler ise sadece yavru daha hareketlendiğinde tespit edilir. Eve Geliş Yavru eve geldiğinde bir süre üreticisinde beslendiği mama ile beslenmeye devam etmesinde fayda vardır. İlk bir kaç günden sonra onu başka bir mama ile beslemek isterseniz günde üç ya da dört öğün halinde sindirilebilirliği yüksek bir yavru maması ile besleyin. Köpekler ani besinsel değişikliklerden etkilenebileceklerinden yeni ve eski mamayı bir kaç gün karıştırarak verirseniz sindirim problemlerini önleyebilirsiniz. Mama aniden değiştirilecek olursa çoğu köpek ishal olacağından, bu da yavru köpeklerde ani su kaybına neden olabilir. İshal başladığında veteriner hekimin de tavsiyesiyle tavuk ya da kuzu - pirinç formüllü bir mamaya geçmekte fayda vardır. Köpeğin boyutuna bağlı olarak genellikle altı-dokuz aya geldiğinde "junior" mamalara geçilmesi ve öğünlerin günde ikiye düşürülmesi gereklidir. Irkın boyutuna ve mamanın markasına göre erişkin köpek mamasıyla besleme yapılmaya ve günde tek öğüne düşürmeye yavru 12-18 aylık oluncaya kadar geçilmemelidir.

Zinde Tutmak Dışarda egzersiz fırsatı hastalık kapabileceğinden yavrunun tüm aşıları tamamlanmadan sağlanmamalıdır. Bu hastalıkların ana belirtileri kusma, ishal ve halsizlikdir ve acil veteriner hekim müdahalesi gerektirir. Şiddetli gastro-intestinal sorunlara yol açan bir diğer durum ise bağırsak parazitleridir. Unutulmamalıdır ki her yavru annelerinden aldıkları bu parazitlerle doğar ve kesinlikle müdahele gerektirir. Anormal bağırsak hareketleri bağırsakların birbirinin içine geçmesi anlamına gelen intussusception 'a neden olabilir. Bu durum hayati tehlike taşır ve cerrahi müdahele gerektirir. Belirtisi kronik ishal, kusma ve kendinden geçmedir. Bazı vakalarda birbirine geçen bağırsak bölümleri dışardan ağrılı şişlikler olarak dışardan hissedilebilir. Acil veteriner hekim müdahalesi şarttır. Ani kusma, ishal ve kendinen geçme yavru yabancı bir cisim yuttuğu zamanlarda da gerçekleşebilir.

Çoğu durumda bu cisimler (oyuncak parçaları, taş ve tahta parçaları vs) cerrahi mücadele ile çıkarılır. Yavru köpeğin küçük ve yutulabilecek cisimler yerine kendisi için alınmış iri kemirme oyuncaklarıyla vs oynamasına teşvik edilmelidir. Bu oyuncaklar parçalanacak oldursa hemen atılıp yerine yenisi alınmalıdır. Eğitimin bir parçası olarak yavrulara kendi oyuncakları ile oynarken ev eşyalarını rahat bırakmaları öğretilmelidir. Yavrular ilk aylarda erişkin olduklarından çok daha fazla şey öğrendiklerinden tuvaleti, otur, gel gibi komutlar erken aylarda öğretilmeye başlanmalıdır. Bu komutlar oyun içinde yavru sıkılmadan ve gereksiz ceza ile cesareti kırılmadan sabırla yapılmalıdır. Kaza Geliyorum Demez İyi bir eğitim riski azaltsa da yavrular inanılmaz derecede kazalara neden olmaya eğilimlidir. Meraktan yememeleri ve çiğnememeleri gereken şeyleri keşfetmeye kalkmalarının yanı sıra merdivenler, pencere ya da arabadan da düşebilirler. İyi eğitimin bir parçası olarak köpeğin çevresinde ona zarar verebilecek zehirli vs hiç bir şeyin olmamasına ve üzerine devirip, içinde kapalı kalacağı bir ortamda olmaması önemlidir. Kaza durumunda yavru incinmemiş görünmesine rağmen veteriner hekiminize bir göstermenizde fayda vardır. Genç Yavru Yavru büyümeye başladığında nadir de olsa doğuştan kaynaklanan hastalıklar kendini belli edebilir. Dikkat etmeniz gereken belirtiler kusma, ishal, aşırı su içimi, idrar tutamama, halsizlik ve kendinden geçmedir. Aşırı su içme sistit nedenli olabilmesine rağmen böbrek hastalığı başlangıcına da işaret edebilir. İdrar tutamama da aşırı su içimine neden olabilir. Bu, idrar yollarındaki ectopik ureter gibi bir durumdan kaynaklanabilir. Genellikle cerrahi müdaheleye iyi yanıt vermektedir. Kronik ishal, besin hiperaktivitesi ya da alerjiler veya enzim eksikliğinden kaynaklanabilir. Allerjiler için özel formüle edilmiş mamalar allerji ve hiperaktivitenin önüne geçebilirken enzim eksikliği düzenli tedavi gerektirebilir. Ösefagel duvarının yiyecekleri yutulması için aşağı itmemesi anlamına gelen megaoesophagus gibi ösafagus anormallikleri sık sık kusmaya neden olabilir. Pilorik spazmlar ya da stenosiz, normal yiyecek hareketini kısıtlayan miğde tabanındaki kasdaki anormallikten kaynaklanabilir. Kalp Problemleri Kalp problemleri kusmaya neden olurken yavrularda da gözlenebilir. Kalp kapakçıklarında olabilecek bir problem yavruların halisizleşmesine neden olur. Bu durumlarda hayat boyu tedavi ve kontrol gerekebilir.

 Büyüme ve gelişme döneminde yavrularda görülebilecek diğer hastalıklar ise özellikle çene ve kasıklarda çıkabilecek akme denen sivilcemsi çıkıntılardır. Genellikle antibiyotik tedavisi ve antiseptik banyolarla akmelerden kurtulunabilinir. Tıpkı genç insanlarda olduğu gibi köpek yavruları da bu yaşlarda sivilce vs çıkarmaya meyillidir. Genç köpeklerde bazı iskelet problemleri de nüksedebilir. OCD (anormal kıkırdak ve kemik gelişimi) ile kalça çıkığı nedeniyle gerçekleşen topallama ana belirtidir. Bu hastalıkların gelişme şansı kalıtsal olsa da şiddeti beslenme, büyüme hızının kontrolü ve bazı ırkların egzersizinde sınırlama getirerek kontrol altına alınabilir.

Bu hastalıklardan etkilenen köpekler genellikle çok hızlı büyütülmüş, şişman ve kontrolsüz ve aşırı egzersiz yaptırılmıştır. Cerrahi müdahale gerekebilir. Allerjik deri problemleri geliştirme riski de ayrıca kalıtsal olabilir. Ayrıca pire gibi çevresel faktörler de büyük rol oynar. Diğer belirtiler döküntülü, kızarık ve şiddetli kaşıntı deridir. Bu köpeklerin bazılarının dietleri değiştirilerek durumlarının düzelmesi sağlanırken ne yazık ki bazıları ömür boyu tedavi görmesi gerekir.

Erkek köpeklerde testislerin en geç dokuz ay içinde torbalarına düşmüş olması gerekir. Bu yaşa kadar torbaya düşmediyse muhtemelen vücut içinde kalmış demektir. İçerde kalan testis kanser riskini arttıracağından alınması gerekir. Yavru köpeklerin mükemmel bir şekilde sağlıklı olmalarını umsak da kalıtsal ve sonradan edinilen bazı hastalıklara yakalanabilecekleri gerçeğini bilmek zorundayız. Belirtilerin bilinmesi hastalıkların iyileşmesinde büyük önem taşır. Yavru İçin Rutin Sağlık Kontrolü Parazit Tedavisi: Altı aylık oluncaya kadar en az ayda bir. Daha sonra yılda dört defa. Veteriner hekiminizin tavsiye edeceği etkili bir ilaç kullanın. Aşılar: Distemper, hepatitis, parvovirus, parainfluenza virüsü ve leptospirozize karşı aşılar yapıldıktan sonra yeterli bağışıklığın oluşması için diğer köpeklerle bir araya getirmeden önce 7-14 gün bekleyin. Pire: Veteriner hekiminizden etkili bir ilaç alarak düzenli olarak yavruyu ve evinizi ilaçlayın. Kulak miteları: Çoğu yavrunun kulağında kaşıntı ve kahverengi mumsu bir akıntıya neden olan mitelar bulunur. Veteriner hekiminizin tavsiye ettiği etkili bişr ürün kullanın.


dünyada tedavisi olmayan tek hastalık avcılıktır
av dünyasından fotoğraflar

28 Ekim 2008 Salı

Av Köpekleri neler yapar? Av Köpekleri hakkında bilgiler




AV KÖPEKLERİNİN TANIMI

Tarih boyunca insanoğlunun en yakın dostu olan köpek, önceleri avlardasahibinin koruyucusu olarak görev yaparken, çağlar ilerledikçe avlanma özellikleri ortaya çıkartılarak, avın bir sistemi haline gelmiştir. Birçok ülkede değişik ırklar çeşitli avlarda kullanılırken, belliözellikleri gösteren ırkların da birbirleriyle karıştırılmaları neticesinde, bugün her memlekette en çok tutulan cinsler ortaya çıkmıştır. Köpekten avda istifade çok eski zamanlardan başlar. İlk devirlerde köpek avda sahibinin koruyucusu olarak yer almış ve uzun yıllar görevi bundan ileri gitmemiştir. Zamanın ilerlemesiyle birlikte, köpeğin birçok özellikleri de birer birer ortaya çıkmış ve köpeğin avda yardımı avı haber verme, ürküterek kovalama, çevirme, taşıma gibi bir çok hizmeti görerek, kısacası avcıyla, avı birlikte yapma özelliği haline gelmiştir. Köpeklerin taşıdıkları özellikleri, şartların zorlaması ve insanın terbiyesi ile şekillenmiş ve bugünkü halini almıştır. Buna rağmen av köpeğini bugün bile tam bir sınıflandırmaya tabi tutmak zordur. Buna sebep, cinslerin değişik ırkların karışımıyla ortaya çıkmış olması ve bazı cinslerin ayrı ırkların özelliklerini almış olmalarıdır. Mısırlılar köpekten ev bekçisi ve çoban köpeği olarak istifade ederken, Yunanlılar buna bir de avda kullanmayı ilave etmişlerdir. İlk olarak Rönesans devrinde Avrupa’da köpeğin gruplandırılması yapılmış ve ırklara ayrılmıştır. Daha sonraları bu ayırım daha esaslı bir hale getirilmiş ve kulaklarının şekline, kafa veçene yapılarına, iriliklerine ve gördüğü işlere göre sınıflandırılmışlardır. İngilizlerin eski bir sınıflandırması av köpeklerini aşağıdaki şekilde ayırmıştır.
1- Koku alma hislerini kullanmaksızın avı görüp kovalıyarak yakalayıp öldürenler. (Tazılar)
2- Koku alarak avı bulup etkisiz hale getirenler. Tilki, geyik avında kullanılan kopoylar.
3- Koku alarak avı bulup önünde ferma yaparak sahibine haber verenler. (Pointer ve Setter’ler)
4- Koku alarak avı bulup ferma durmadan parlatan, vurulduktan sonra getirenler. (Spaniel’ler)

Yukarıda da belirtildiği gibi bu gruplandırma eskidir. Ancak İngilizlerbugün dahi 3.gruptaki fermalı köpeklere avı vurulduktan sonra getirme“aport” işlemini yaptırmamaktadır. Bu iş için ayrı köpekler “Retreiver” kullanmaktadır. İlmi açıdan köpekler incelendiğinde ve ırklarına göre bir ayırım yapıldığında, yaptıkları işe göre sınıflandırılmamaları, fiziksel yapılarına göre ayrılmaları gereklidir. Fakat bu ayırımın avcılarımızı fazla ilgilendirmeyeceği düşüncesiyle buna kısa örnekler verdikten sonra, bugün asıl avdaki görevlerine göre yapılan ayırım içersinde avköpeklerini inceleyeceğiz. Köpeklerde fiziksel yapıya göre ayırımın ne kadar karmaşık olduğu ve belli bir yapıdan dolayı bir sınıfa sokulurken, diğer bir fiziki benzerlikten dolayı da başka bir ırk ile aynı sınıflamaya girebilecekleri görülmektedir.

Av köpekleri de diğer köpeklerle aynı karışık duruma girmektedirler.

A- Kafa şekillerine göre ayırım.
a- Düz profilliler. Braklar.
b- Kambur profilliler. Çoban köpekleri.
c- Çukur profilliler. Bulldog.

B- Vücut uçlarına göre ayırım.
a- Sivri olanlar. Collie, Doberman.
b- Kalın olanlar. Bloodhound, Saint Hubert. Köpeklerde ırkların ayrılmasında boyları da dikkate alınmaktadır.

Uzunölçülü Tazılar ve kısa güdük Bulldoglar gibi. Ayrıca tüy yapılarıbakımından da ikiye ayrılırlar.
a- Uzun tüylüler,
b- Kısa tüylüler,
a- Uzun tüylülerde

1) Uzun ve sert tüylüler, Griffon, Drahthaar,
2) Uzun ve dalgalı tüylüler, Spaniel’ler, Setter’ler,
3) Kıvırcık ve yumuşak tüylüler, Poodle (Kaniş), Chesapeekbay Retreiver
4) Uzun ve düz tüylüler, Yorkshire Terrier, Collie.
b- Kısa tüylüler, Puanter, Doberman, Boxer.

Köpeklerde ırkların ve cinslerin belli renkleri vardır. Daha doğrusu,her cinsin kendine özgü sahip olması gerekli renkleri vardır. Bunun dışında rengin olması, o cinste bir karışıklığı gösterebilir.Memleketimizde ise, Avrupa’da olduğu gibi tarih boyunca avlarda köpek kullanılmıştır. Ancak ciddi bir cins ve ırk ayırımına gidilmemiş, safkan elde etmek için bir çalışma yapılmamıştır. Bilindiği kadarıylamemleketimize has belli bir cins av köpeği yoktur. Yalnız Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da az da olsa kullanılmakta olan “Saluki” cinsi tazının ana vatanı Arabistan olup, bu sahanın Güneydoğu Anadolu’ya kadar uzandığı söylenmektedir. Memleketimizde av köpekleri Memleketimizin her bölgesinde avlarda köpek kullanılmaktadır.

Yalnız Doğu Anadolu’da gerek kuş avlarında ve gerekse sürek avlarında köpek,diğer bölgelere kıyasla çok daha az kullanılmaktadır. Buna başlıcasebep bu bölgelerdeki “uçara” atan avcıların az oluşu, tavşanın makbul bir av sayılmayışı, domuza yapılan süreklerde de kopoy kullanılmayıpçoban köpeklerinin sürekçilerle birlikte ava katılmalarıdır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kırk, elli yıl öncesine kadar yapılıp, bugün artık yapılmayan, at ile köpekler eşliğinde kovalayarak yapılan,kurt, tilki ve tavşan avlarında Saluki cinsi tazılar kullanılıyordu. Butazılarla hâlâ aynı bölgelerde yaya olarak tavşan avı yapılmaktadır. Ancak Saluki’lerin de gereken dikkat gösterilmediğinden avcılık vasıfları olmayan başka köpeklerle karışmış oldukları muhakkaktır. Memleketimizde “kaçar” avı da denilen, tavşan, domuz, karaca ve geyik avlarında kopoylar kullanılmaktadır.

Avları yalnız görerek kovalayan ve hızlı koşmaları sayesinde de yakalayan tazılardan farklı olarak kopoylar, avı koku ile bulup kaldırmakta, takip ederken de ses vererek avın gittiği istikameti belirtmektedirler. Avrupa ve Amerika’da, ileride başlıca cinsleri tanıtacak olduğumuz birçok cinste kopoy vardır. Memleketimizde ise devamlı olarak birbirleriyle karışmakla birlikte görünüş açısından üç ayrı tip mevcuttur. Bunlar; Kızıl kahverengi olan Macar, sırtı siyah yan ve alt tarafları açık kahve olan çakal ve gene bu ikisinin renk karışımlarında kalın sert tüylü ve Sakallı Barak. Bizde yanlış olarak sakallı köpeklere Barak (asıl Fransızca Braque-Brak) denilmektedir. Aslındagerek Fransız ve gerekse Alman Barakları sakallı ve sert tüylü değillerdir. Bu kopoylar özel bir eğitime tabi tutulmadan, alıştırılacakları ava diğer yetişkin köpeklerle birlikte çıkartılmakta ve kabiliyetlerine göre zamanla av bulmayı ve takip etmeyi öğrenmektedirler. Bu köpeklerin tüyleri orta uzunlukta olup, omuz yükseklikleri de çok değişken olmakla birlikte 40-50 cm. civarındadır. Bütün Anadolu ve Trakya’da bulunan bu köpekler, belirli bir eğitimden geçmediklerinden, avlarını bireysel karakterlerine göre bazen saatlerce kovmakta ve bilhassa az köpekle yapılan sürek avlarında, ava salındıktan sonra uzun süre avcıların yanına dönmemekte ve avı bozmaktadırlar.

Makbul olanı, posta tabir edilen, bir yerin çevrilerek o arazinin sürülmesinden (aranmasından) sonra, av ister olsun isterolmasın kısa bir süre içinde sahibinin yanına dönenidir. Kuş köpekleri: Memleketimizde yalnız fermalı köpekler makbuldür ve bucinsler aranır. Avrupa ve Amerika’da kullanılan fermasız, avı parlatan (flushing) cinsler ile getirenler (retreivers) diye bilinen cinslerle avlanmak bizde yerleşmiştir.

Fermalı köpeklerin Türkiye’de en yaygın olarak kullanılanları Seter’ler(Setter) ve Puanter’ler (Pointer) olmakla beraber, son yıllarda Alman Puanterleri (German Short Haired Pointer veya Deutches Kurzhaar) vegene Alman orijinli sert tüylü, sakallı Dratharlar (Drahthaar) av meralarında görülmeye başlanmıştır. Bilhassa Seter’ler ve Pointer’lerin saf kanları meraklıları tarafından yurt dışından getirilmemekte, onun için de avcılarımızda bulunanları çoğunlukla karışmış cinslerdir. Son yıllarda dış ülkelerden getirilen av köpeklerinin çoğunluğunu teşkil eden Alman Puanterleri ve bir miktarda Dratharlar, bizde de yavaş yavaş cins köpek yetiştirme bilincine varılmaya başlanması neticesinde, cinslerinin özelliklerini diğerlerine göre biraz daha fazla korumaktadırlar.

22 Ekim 2008 Çarşamba

AVCILIKLA İLGİLİ ÖNEMLİ TEMEL BİLGİLER



Merhaba değerli avcı dostlarım.

Hepimizin bildiği avcılıkta temel kurallar vardır,fakat zamanla unutulan veya bilmediğimiz kurallarda olabilir.Bunun için , hem genç avcı arkadaşlarımıza hem de ava yeni başlayan diğer arkadaşlara bir bilgi olması sebebiyle bu konuyu açtım.

Bu bilgiler haricinde de bilgisi olan ,gerek usta avcılardan duyduğu gerekse kendi tecrübe ve deneyimleriyle kazandığınız bilgileri de bu başlık altında bizimle paylaşırsanız avcılık camiasının bilgilenmesi açısından daha yararlı olacağına inanıyorum.

Yürürlükteki kanun,yönetmelik veya sirkülere uyun.Uymayanları ikaz edin.Avı,ancak avcının koruyacağını unutmayın. İçinde bulunduğunuz av sezonu ile ilgili merkez Av Komisyonu M.A.K. kararlarını yanınızda bulundurmaya gayret edin. Evinizdeki av malzemelerini muhakkak suretle kilit altında bulundurun. Av teskerenizi daima yanınızda bulundurun. Uykusuz ve alkollü yola çıkmayın. Ava gitmek için buluşma yerini ve saatini yanlış anlaşılmalara sebebiyet vermeyecek şekilde net olarak tespit edin.Arkadaşınızı bekletmemeye özen gösterin. Gideceğiniz av yerini yakınlarınıza mutlaka söyleyin. Geri dönüş için yakınlarınıza kesin varış saati vermeyin. Avda kullanılacak tüm malzemelerin kaliteli olmasına özen gösterin.

Bu sizin emniyet ve rahatınız için gereklidir. Ava gideceğiniz aracınızın sürekli olarak bakımlı olmasına gayret edin. Araziye girerken benzin deponuzun dolu bulunması sizlerin rahatı ve güvenliği içindir. Av sırasında olabilecek kaza ve yaralanmalara karşı cevap verebilecek nitelikte ilk yardım çantasını arabanızda mutlaka bulundurun.İlk yardım bilgilerini muhakkak öğrenin. Aracınızı ekili araziye ve kuru otlu yere ,anıza park etmeyin. Mümkünse aracınızı yokuş aşağı park edin. Piknik tüpünü hiçbir zaman araç içine almayın.Bagajda taşıyın.

Yedek benzin bidonunu araç içinde taşımayın.Gerekli ise çelik bidonu tercih edin ve bagajda taşıyın. Sabah avına çıkarken aracınızın ışıklarının kapalı olmasına dikkat edin. Yanınızda el feneri bulundurmayı alışkanlık edinin. Aracınızda muhakkak yedek anahtar bulundurun.Yedek anahtarı bir diğer arkadaşınıza verin. Çok soğuk havalarda araç içinde ve gümelerde uyumayın. Park edilmiş araç içinde motoru çalıştırıp kesinlikle uyumayın. Kapalı yerlerde mangal yakmayın. Av sırasında arkadaşlarınızla ses ve göz irtibatını kaybetmemeye çalışın.Avcılığın bir ekip çalışması olduğunu unutmayın. Sürekli olarak aynı arkadaş grubuyla avlanmayı tercih edin.Yabancı avcılarla avlanırken daha dikkatli olun. Arkadaşlarınızın sergiledikleri davranış biçimlerini sürekli olarak izleyin ve öğrenin.Bu davranışların değiştiği hallerde olağanüstü bir durum olabilir.Hastalıklar,alışkanlıklar,tavırlar v.s. Arkadaşlarınızla uzak mesafelerden işaret ile anlaşmak için yöntemler geliştirin. Muhakkak suretle bir acil durum işareti belirleyin.Bu sizin acil toplanma sinyaliniz olsun.Bu işareti görünce en kısa sürede aracınıza dönün. Patlama sesinde bir anormallik hissederseniz namlu içi başta olmak üzere tüfeğinizi kontrol ediniz. Zor durumda olan diğer avcılar için yardım etmek sizin için öncelik teşkil etmektir. Tüfeğinizi nakil anında daima kılıfında ve bagajda taşıyın.Dolu tüfekle asla araca binmeyin. Yeni aldığınız bir ayakkabı veya çizmeyi ava gitmeden önce uzun bir yürüyüşle muhakkak deneyin.Avda sentetik çorap giymeyin.Sentetik giysiler tercih etmeyin. Karlı havalarda namlu içine kar girmemesine dikkat edin. Av sırasında tanımadığınız kişilerden kesinlikle fişek alıp kullanmayın. Tüfeğinizi kayışsız kullanmayı alışkanlık haline getirin. Avlanma sırasında tüfeğinizi doldururken gereken emniyet tedbirlerini alın.Silahınızı hiç kimsenin olmadığı istikamete çevirin.Doldurduktan sonra silahınızı kapatırken kaza ile patlayacağını varsayarak yerden yansımasını önleyecek şekilde bir açı ile tutun boşluğa doğru tutup yavaşça kapatın. Avın türüne göre uygun saçma numaralarını ve şoklarını tercih edin.Tüfeğinizin şok durumunda önemli sonuçlar doğuracağını unutmayın.Hangi ava kaç numara saçma ve şok kullanılacağını sizden daha deneyimli avcılardan öğrenmeye çalışın.Tecrübenin önemini hiçbir zaman aklınızdan çıkarmayın. Tüfeğinizi sürekli olarak hangi elinizde taşımayı alışkanlık edindiyseniz,av bıçağınızı kemerinizin diğer tarafına takın. Avda düdük ve matara taşımayı alışkanlık haline getirin. Avda yanınızda uygun kalınlıkta 3-4mm 2-3metre ip taşıyın. Yivsiz silah barutu ile yivli fişeği,yivli silah barutu ile yivsiz av fişeği asla doldurmayınız. Farklı cins ve farklı marka barutları birbirleriyle karıştırmayınız. Kullandığınız tüfeğin fişek yatağının kaç kg. basınca dayanaklı olduğunu iyi öğrenin.

Bu sınırı zorlayacak fişekleri kullanmaktan sakının. Değişebilen şoklu tüfekleri kullanırken uygun zaman aralıkları içinde namlu içindeki şoku aparatla yeniden sıkın. Eğer fişeğinizi kendiniz dolduruyorsanız,ava gitmeden önce muhakkak deneme atışı yapın.Yapmış olduğunuz deneme atışında 40metre mesafede saçma dağılımını görün.Grupmanlara dikkat edin.Saçmalar arasından avın geçmemesi gerektiğini unutmayın. Yapmış olduğunuz doluları muhafaza altına alırken üzerine kaç gr. Barut,kaç gr. Saçma koyduğunuzu ve saçma numarasını yazın.Fişekleri koyduğunuz kutuya mümkünse doldurduğunuz tarihi not edin. Dolu yaparken sigara içmemeye,alkol almamaya özen gösterin ve dikkat dağıtıcı durumlardan uzak durun.Tv seyretmek vs. Tapa üzerine aşırı basınç yapmayın. Yapmış olduğunuz doluları rutubetsiz yerlerde muhafaza edin. Değişik zamanlar içinde alınan barutlarla yapmış olduğunuz dolulardan farklı sonuçlar alınacağını aklınızdan çıkarmayın. Kapsüllerin birbirine değmemesine özen gösterin. Bir günlük avlarda dahi yanınızda yedek çorap ve iç çamaşırı götürmeyi alışkanlık haline getirin.

Özellikle kış aylarında yanınızda kibrit ve çakmak bulundurun.Özel bir tutuşturucu işinizi daha da kolaylaştırır.Şahsen ben tüfeğimi sildiğim aşırı yağlanmış bezleri ve küçük bir çıra av çantamda taşırım. Kış aylarında av çantanızda az da olsa yiyecek taşımayı alışkanlık haline getirin.Şeker ve çikolatanın kana çabuk karışacağını size güç ve enerji vereceğini unutmayın. Kış aylarında ava başlamadan en az yarım saat önce araç içinde iseniz kaloriferinizi muhakkak kapatınız.Hava şartlarının ani değişmesine karşı hazırlıklı olun. Yaz avlarında aşırı terlemeden dolayı vücutta tuz kaybının olacağını hatırlayın. Aşırı terleme sırasında çok soğuk su içmeyin. Yatarak su içerken boğazımıza kaçabilecek madde karşı dikkatli olun. Köpeğinizin aşılarını muntazaman yaptırın. Köpeğinizi ava gideceğiniz akşam iyi doyurun. Av dönüşü ilk işiniz köpeğinizin ihtiyaçlarının giderilmesi olmalıdır. Av dönüşü köpeğinizin ayak ve kulaklarını parazitlere ve yabani otlara karşı kontrol edin. Vakit geçirmeden gereken müdahaleyi yapın. Mümkünse veteriner hekime başvurun. Silahınızı, avcı arkadaşlarınızdan gerekli emniyet mesafesi kadar uzaklaştıktan sonra doldurun. Arkadaşlarınızın yanına dönerken herhangi bir uyarıya gerek kalmadan silahınızı boşaltın, onların yanına silahınız açık kırık olarak yanaşın. Silahınız otomatik ise boşaltmayı onların göreceği güvenli bir mesafede yapın. kurma yolu açık kalacak konumda kalmalıdır. Bilinçli avcı, kendi silahının boş olup olmadığını. sordurmayan avcıdır. Ekili arazileri çiğnememeye özen gösterin. Dolu silahla hendek ve benzeri yerlerden atlamayın. Silahınızı boşaltın. Silahınızı yeniden doldururken namlu içini mutlaka kontrol edin. Silahınızı namlusu arkadaşlarınıza çevrili olarak taşımayın. Yürürken silahınızın namlusunun daima havaya dönük olmasına özen gösterin. Avlanırken avcı hattını ihlal etmemeye özen gösterin. Silahınızı denemek amacı ile canlıları hedef almayın. Kalkışı sırasında tanımadığınız av hayvanına ateş etmeyin. Yapmış olduğunuz av türlerine göre silahınızın tesir mesafesini doğru bilin, yaralamalara sebebiyet verecek uzaklıklara atış yapmamaya özen gösterin. Ele geçirdiğiniz avı, mevsim şartlarına göre uygun şekilde saklayın sıcak havalarda av hayvanlarının iç organlarını çıkarın, mümkünse tuzlayın, Arkasını görmediğiniz yöne ateş etmeyin. Arkadaşınıza doğru kalkan bir ava asla ateş etmeyin. Merminin sekebileceği yüzeylere su, buz, taş v.s gibi ateş etmeyin.

Silahınızı dolu pozisyonda hiçbir yere yaslamayın, yere bırakmayın Emniyette olsa bile. Yemek sırasında silahınızı boşaltarak kılıfına koyun. Arkadaşlarınızın sizi temizlik konusunda ikaz etmelerine fırsat bırakmayın. Yemeğe aynı anda oturmaya özen gösterin. Silahınızı kılıftan çıkardıktan sonra namlu içini muhakkak kontrol edin.

Alkol aldıktan sonra araç ve silah kullanmayın. Arazide atış amacı ile şişe ve benzeri cam eşya kırmayın Arazide atık malzeme (Çöp, naylon torba, pet şişe vb.) bırakmayın.. Avlanma sırasında, sigara içmeyin Sigaranızı söndürdüğünüze emin olmadan araziye atmayın. Mümkünse toprağa gömün. Örf ve adetlerimiz gereği mutlak surette köylü ve yabancılarla selamlaşın, yapacağınız sohbet sırasında öncelikle onların sorunlarını öğrenmeye çalışın, Yoğun sorunlar altında yaşayan kişiler sizin istekleriniz doğrultusunda uygun cevaplar vermeyebilir. Arazide sönmemiş ateş bırakmayın. Koyunların sulanması için hazırlanan düzeneklerde deterjanla temizlik yapmayın.Sabun ve deterjan artıklarının kalmasına müsaade etmeyin. Koyun sürüleri su içerken atış yapmayın.

Köylüye ait hiçbir yapıyı bozmayın.Çitlerden ağaç çekip yakacak olarak kullanmayın. Avcılıkla ilgili bilgilerinizi genç arkadaşlarınıza içtenlikle aktarın.Gelenek ve görenekler ancak bu şekilde yaşatılabilir.Bu sizin her zaman saygı ile hatırlanmanızı sağlayacaktır. Bedelini hiçbir zaman ödeyemeyeceğiniz bir kazaya sebebiyet vermemek için, sizden daha deneyimli avcıların ikazlarını asla göz ardı etmeyin. En ucuza sahip olabileceği en kıymetli şey bir başkasının tecrübesidir. Bunu hiç zaman aklınızdan çıkarmayın. Örfü adetleri ve ilkeleri olan bir topluluğun saygı göreceği gerçeğini bilin, savunun ve yaşatın.

avcılık belgesi



Avcılık belgesi Avcılık belgesi alacak olanlar eğitime ve yeterlik sınavına tâbi tutulur.

Türkiye'de ikamet eden yabancı uyruklulara avlanabilmeleri için yabancı avcılık belgesi verilmesinde mütekabiliyet esası aranır. Avcı turistlere ise geçici avcılık belgesi verilir. Eğitim yeterlik sınavı ve avcılık belgelerinin verilişine dair esas ve usuller Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. Avcılık belgelerine ait iş ve işlemler Bakanlıkça yürütülür ve bu belgeler olmadan avlanılamaz. Avlanma izni

MADDE 14. - Avcılık belgesi sahibi avcılar avlanmak istedikleri av yılına ait avlanma izin ücretini Döner Sermaye İşletmesine yatırmak suretiyle avlanma izni almak zorundadırlar. Avlanma izin ücreti Bakanlıkça hayvan gruplarına avlanmanın il bölge veya ülke genelinde yapılmasına göre farklı olarak tespit edilebilir. Avlanma izni bir av yılı içindir. Avlaklarda avcılık belgesi ve avlanma izni olmadan avlanılamaz. Özel avlaklarda üretilip salınan türlerin avlanması için gerekli izin avlak sahibi veya işletenlerce ücreti karşılığı verilir.

Bu ücretin %10'u Döner Sermaye İşletmesine yatırılır aksi takdirde özel avlak kuruluş izni iptal edilir. Avlanma izin ücretlerinin tahsili ve Döner Sermaye İşletmesine yatırılması ile ilgili esaslar Bakanlıkça tespit edilir.


Avcılık ve avlanma belgesi 2020

https://www.turkiye.gov.tr/orman-ve-su-isleri-avcilik-belgesi-basvurusu adresinden başvurunuzu yapabilirsiniz.

avcılık

Avcıyım diyebilmenin ilk şartı ; Avcılığın yazılı ve yazılı olmayan kurallarına uymak, avın gereği olan, av hayvanlarını korumak, sevmek ve avcı büyüklerine saygı, küçüklere sevgi gibi kavramlara sıkı sıkı sarılmaktır. Unutma ki “Altın ateşte, insan avda belli olur.”Avcıyım diyebilmenin ilk şartı ; Avcılığın yazılı ve yazılı olmayan kurallarına uymak, avın gereği olan, av hayvanlarını korumak, sevmek ve avcı büyüklerine saygı, küçüklere sevgi gibi kavramlara sıkı sıkı sarılmaktır. Unutma ki “Altın ateşte, insan avda belli olur.”

Ayrıca av mevsimi sona erdiğinde;

Kanunen avı serbest olan zararlılardan başka ; av hayvanlarını avlamak Kanun’a, Merkez Av Komisyonu Kararları’na, avcılık gelenek ve göreneklerine aykırıdır. Yavru, palaz, yumurta toplayanları, projektör, far avı yapanları, kısacası MAK hükümlerine aykırı hareket edenleri ikaz et. Bu gibi kimseler milli servet olan av hayvanlarının tükenmesine sebep olmakta ve Sen’in hakkına tecavüz etmektedirler. Buna mani ol. Üremekte ve gelişmekte olan av hayvanlarını koru , zararlıları ile mücadele et. Bu senin ilk görevindir.Görevini yerine getirdiğin nispette, daha verimli avlanma ve doğal yaşamı gelecek kuşaklara aktarma imkanına sahip olacağını unutma.
Türkiye’de avcılık, 1937 tarihli 3167 Sayılı Kara Avcılığı Kanunu çerçevesinde yapılmaktadır. Kanun’da yerleşik uygulamalar ve yasakların yanı sıra her yıl toplanarak gerekli kararları alacak yetkiye haiz Merkez Av Komisyonu teşkili mevcuttur. Merkez Av Komisyonu Yasa’dan aldığı yetkiyle her yıl Orman Bakanlığı bünyesinde toplanarak gelecek av sezonu için belirleyici kararları alır. Bu kararların alınmasında Türkiye Avcılar ve Atıcılar Federasyonu da önemli bir rol oynar.

21 Ekim 2008 Salı

SİNAN AKYIL- SİLAHTAN KORKAN KÖPEKLER




KÖPEKLERDE SİLAH KORKUSU

Köpeklerde silah korkusu iki şekilde gelişir. Ya genetikdir, ya da sonradan yanlış uygulama yüzünden köpek silahdan korkmuştur veya kritik period dediğimiz ilk 4 ayı içersinde silah sesiyle tanıştırılmamaıştır. Genetik silah korkusu kalıtımsal olarak yavrulara geçer bu tür silah korkusu olan köpekler kısırlaştırılır ve üretimden çıkarılır. Köpek silah sesine kritik period dediğimiz ilk 4 ayı içersinde alıştırılmalıdır. Yavrunun yanında onu ürkütmeyecek şekilde tenekeye vurma, el çırpma gibi ani seslere alıştırılır, genellikle bu yemek verirken yemeğe çağırmak şeklinde yapılır. Silah korkusu köpekde iki şekilde görülür. Köpek ya silah sesine duyarlı olur, ya da silah sesinden korkar. Silah sesine duyarlı köpekler silah atıldığında yaptıkları işi bırakırlar, kuyruklarını bacaklarının arasına alır, kulaklarını kısar ve yavaş hareketlerde bulunurlar, ya da donup kalırlar. Silah sesinden korkan köpek ise silah atıldığında koşarak kaçar gider, ya da bir yere girip saklanmak ister. İster silah sesine duyarlı köpek olsun, ister silah sesinden korkan köpek ikisi ile de av yapmak mümkün değildir. Bu köpeklerin korkuları geçirilmelidir. Silah sesinden korkan köpek silah sesine yavaş yavaş kademeli olarak alıştırılmalıdır.

Buna sistematik duyarsızlaştırma denilir. Köpeği poligona götürmek, bağlayıp yanında silah atmak gibi teknikler flooding denilen taşırma terapisidir. Bu sistemde köpek korkusu ile direk yüzleştirilir. Fakat bu sistemin çalışmadığı ve zararlı olduğu ispatlanmış ve kullanılmamaktadır. Silahdan korkan köpeği silah sesine alıştırmak zaman alır ve herkesin başarabileceği birşey değildir. Sabır ve zaman çok gereklidir. İnsanın olsun, köpeğin olsun beyinde bulunan limbic sistem ve beyin cortexi birbirlerine zıt çalışırlar. Beyin limbic sistemi beyinde endişe, korku, heyecen, zevk gibi duyguları kontrol eden kısımdır. Beyin cortexi ise beynin öğrenme, problem çözme, tepkiler gibi işlevlerini yönetmektedir. Bu iki sistem aynı anda tam kapasite ile çalışmaz biri çalışırken diğerini baskılar ve arka plana atar. Örneğin korkan bir insan problem çözemez aklına hiç bir çözüm gelmez hatta bu yüzden hayatını bile kaybedebilir. Doğada yalnız kalan bir insan eğer korkmaya başlarsa kendini kurtaracak çözümleri aklına getirmez yani beyin limbic sistemi cortexi baskıladığından insan kendini kurtaracak çözümü bulmakda zorlanır ve hayatını kaybedebilir. Onun içindir ki komando birlikleri gibi doğada küçük guruplar halinde kalan ve zamanı gelince tek başına kalan askerlerin eğitminde korkuları baskılama yöntemlerinin eğitimi çok önemli bir yer tutar.

Köpekde de durum aynıdır. Köpeğin korkularını idare eden beyin limbic sisteminin çalışmasını cortexi fazla çalıştırarak arka plana atarsanız korkusu azalır. Bunu yapmak içinde silah atılırken köpeğin beyin cortexini çalıştırmanız gerekecektir. Bir köpeğin beynini bir oyuncak, tüy, kuş, tavşan gibi şeyle meşgul edip ona ulaşması için uğraşmasını sağlamanız gerekecektir. Köpek bunları ele geçirmek için uğraşırken beynin limbic sistemi baskılanacak ve korkularını arka plana atacaktır. Bu çalışmaları şu şekilde yapabilirisiniz. Köpeğinizi yardımcınız ile beraber araziye çıkarın yardımcınız silahla beraber sizden uzaklaşsın köpeğin silah sesinden etkilenmeyeceği bir mesafeye gelince yardımcı bir el ateş edince köpeğin tepkilerini izleyin, köpek irkilmiyorsa ve sese aldırmıyorsa silahlı yardımcı biraz daha yanaşıp tekrar silah atsın. Bu işlemleri köpeğin silah sesine tepki verdiği mesafede durdurun. Bu mesafe köpeğin silah sesine tepki verdiği sınırdır. Artık yapacağınız çalışmalar bu sınırda olacak ve bu sınırı ilerleyen günlerde kısaltmaya çalışacaksınız. Köpeğiniz ile bu sınırda durun ve onu heyecanlandıracak bir oyuncak olabilir, canlı bir kuş olabilir veya bir kanat olabilir bu köpeğe göre değişir bunlardan biriyle köpeğin dikkatini çekin. Köpek bunu elinizden almak için size gelecektir köpeğe yakalayacakmış gibi imkan verin ama yakalatmayın köpek iyice heyecanlansın artık köpek tamamen bu elinizdeki şeye odaklanınca silahlı yardımcınıza işaret ederek bir el silah attırın.

Köpek tepki vermiyosa aynı şekilde ama köpek kesinlikle elinizdeki şeyle uğraşırken aralıklı olarak silah attırın ve sonra çalışmayı ertesi güne bırakın. (köpeğin çalışma sırasında silahdan korkmasına müsaade etmeyin korktuğu an çalışmayı ertesi güne bırakın) Ertesi gün gene aynı mesafede aynı şekilde çalışmaya başlayın ilk silahdan sonra köpek tepki vermezse sınırı bir iki adım geçin ve çalışmaya devam edin, köpeğiniz gene tepki vermiyorsa çalışmayı aynı mesafede sürdürün ve ertesi gün aynı yerden devam etmek üzere bırakın. Ertesi gün gene aynı yerden başlayın ve köpek tepki vermezse bir iki adım daha sınırı geçin ve bu çalışmalara her gün böyle devam edin. Eğer köpek bir gün bu çalışmalar esnasında gene tüfek sesinden korkarsa hemen sınırın ilk başına dönün ve eğitme tekrar yeni başlıyor gibi başlayın. Bu görüldüğü gibi çok sabır ve zaman isteyen bir çalışmadır. Bu çalışmalar sırasında köpek silaha yaklaştıkca onun dikaktini çeken şeyi daha da cazip ve köpek tarafından daha istekli hale getirin. Örneğin köpeği çalılık bir yerde iken canlı bir bıldırcını köpeğin çok zor gireceği çalıların içine bırakın ve köpek çalılardan kuşu almak için kendine yol ararken yukarda anlatıldığı şekilde çalışmaya devam edin.

Köpek istediği şeyi eline geçirmek için ne kadar zorlanırsa, çalılar içinden onu almak için çeşitli yollar aradığı zaman beynini problem çözmek için çalıştıryor demekdir. Çalının bir tarafından dener giremez, döner arkasından bakar, olmadı açıklık bir yerden kendini zorlar işte bu anda tamamen beyni bu işe odaklandığından silah sesi ikinci planda kalır. Bu tür yapılan çalışmalar sonucunda ise zamanla köpek artık silah sesine alışır. Köpeğinize evinizde de bazı çalışmalar yaptırabilrisniz. Eğer güçlü bir müzik setiniz varsa onu bilgisayarınızın çıkışına bağlayın. İnternetde mp3 formatında veya benzer formatda silah sesi bulmanız mümkün. Bunu da bulduktan sonra yapacağınız iş köpeğe bu silah sesini önce çok yavaş volümde dinletmek ve giderek sesi arttırmakdır. Bunu yaparken de aynı dışarda olduğu gibi köpekle ev içinde kanat, top, oyuncak gibi birşeyle oynayıp köpeğin onla meşgul olduğu anlarda sesi vermelisiniz. Diğer bir çalışma ise bilgisayardan silah sesini bir müzik ile beraber vermekdir. Müzik sesini yüksek olarak açıp arka planda silah sesini yavaş ve giderek artan seviyede vermelisiniz. Bütün bunları yaparken bir günde değil her gün az miktarda çalışıp ilerleyen günlere yayarak yapmanız gerekir. Evde ve dışarda yapılan çalışmaları uzun tutmayın her gün en fazla 5-10 dakika çalışın. 3-5 silahdan fazla silah atmayın.

Sinan AKYIL

Ümit ÖZKANAL - FERMA MI APORT MU ?

GETİRME VE FERMA KONUSUNDA İLGİNÇ BİR GÖRÜŞ

Merhabalar, yabancı bir dergiyi okurken getirme ve ferma konusunda yazılan bir makale bana oldukça ilginç geldi ve sizlerle paylaşmaya karar verdim. Şimdi size okuduklarımı özetlemeden önce birkaç soru sormak istiyorum. Lütfen yazının devamını okumadan önce bu soruları nasıl yanıtlayacağınızı düşünün ve daha sonra yazıyı okuyup yazarın görüşleriyle kendi görüşlerinizi karşılaştırın.

Sorular şöyle:

• Köpeklere getirme eğitimi verilmeli mi?

• Köpeklere getirme eğitimi ne zaman verilmeli?

• İlk yoğunlaşılması gereken eğitim ferma mı olmalı, getirme mi?

Evet sorular böyle, beni bu soruları sormaya iten ise profesyonel bir köpek eğiticisin görüşleri. Vance Butler adındaki eğitmen çoğumuzun yaptığının tam tersine en son öğretilmesi gereken şeyin getirme olması gerektiğini söylüyor. Yazara göre, getirme güzel bir fermayı tamamlayıcı olgu ama fermadan köpeğin hareketsiz kalmasından daha da önemli değil. Kendisi profesyonel bir eğitmen olduğu için eğitilmek üzere bir çok genç köpeğin getirildiğini, bu köpeklerin en büyük sorununun ise fermada çok kısa durmaları ya da hiç ferma yapmadan kokuyu alınca hemen kuşa dalmak olduğunu belirtiyor.

Bu durumun en önemli nedeni ise fermacı bir av köpeğinin ilk öğrenmesi ve uzmanlaşması gereken konunun ferma vermesi ve fermada beklemesi olması gerekirken getirme işine yoğunlaştırılmasıdır diyerek de görüşünü açıklıyor. Bu durumda bir köpek geldiğinde ise kendisinin hiçbir şekilde getirme eğitimine yoğunlaşmadığını, tüm odak noktasının ferma vermesi, fermada uzun süre, emir alana kadar beklemesi konusunda yoğunlaştığını belirtiyor.

Bu yazıda beni şaşırtan bir şey de şu oldu: Bu makaleyi yazan bir Amerikalı, dünyanın –ne yazık ki- en büyük gücü, tüm iletişim kaynakları neredeyse onların icadı ama yazar İngilizlerin fermalı köpeklerine hiçbir şekilde getirme eğitimi vermediğini yeni öğrendiğini söylüyor ve ekliyor “İngiliz avcılarının İngiliz Seter ve Pointerlerine getirmeyi öğretmemesi, hatta getirme işini eğitim olmadan yapacak olan köpeğe bile izin vermemesi çok ilginç.

Onlar getirme işini spanyel türü köpeklere odaklıyorlarmış.” Yazara göre ferma eğitimi ve yeteneğini tam kazanmadan bir köpeğin ava götürülmesi, av sırasında vurulacak olan kuşun kanat kırma olması ve de köpeğin bu kuşu yakalaması köpek için bir avantaj değil, tam tersine bir dezavantaj. Köpeğin hemen bir bağlantı yapacağını, yakalayabileceğini düşüneceğini ve bundan böyle de kokuyu aldığı anda ya ferma vermeyeceğini ya da fermayı çok kısa tutup atlayacağını söylüyor. Yazar, köpeğin ferma olgusunu içine sindirene kadar getirme ilgili hiçbir şey yapmaması gerektiğini de vurguluyor. Buraya kadar olan yazarın görüşlerinden sonra ben de kendi görüşlerimi sunmaya çalışayım.

Evet doğru, İngilizler kendi ırklarına yani İngiliz Seter ve Pointerlerine getirme eğitimi vermezler, köpeklerin sadece ve sadece fermaya odaklanmasını isterler. Avda ise yanlarında getirmede kullanacakları Spanyel türlerinden birini bulundururlar ki fermadan sonra vurulan avı getirsin. Bu durumu daha önce sizlere kendi köpeklerim hakkında yazarken de belirtmiş, en çok zorlandığım konunun getirme olduğunu vurgulamış, ancak biraz eğitimle hiçbir sorununun kalmadığını da yazmıştım.

Ferma ve getirme olgularına bakacak olursak; bana göre de ilk önemli nokta ferma, getirme işi bana göre ikinci planda ama o da yeterince olmalı. Köpek kokuyu aldığında ferma vermiyor, ava dalıyor ve uçuruyor ya da kaçırıyorsa çok uzak mesafelerden getirme işini yapsa da benim için pek makbul değil. İngilizler gibi ekonomik bir güce sahip olmadığımız için getirme için ayrı köpek bakacak da değiliz –şaka bir yana şu anda 9 aylık olan Kangalım Zara’yı da ava götürüyorum, geçen Pazar Sarıyer baraj gölüne düşen mekeyi suya girdi, yüzerek aldı getirdi, paylaşmak istedim- o halde yapmamız gereken fermalı köpeğimize de getirmeyi öğretmek olacaktır.

Burada önemli olan nokta verilen eğitimin dengesi; köpeğe ferma eğitimi verirken aynı zamanda getirme eğitimi de bir şekilde verilebilir ama odaklanılması gereken nokta ilk önce ferma olmalıdır. Yavru 2 aylıkken bize geldiğinde getirmeden önce olta eğitimi ile fermayı öğretmek, daha doğrusu içindeki ferma güdüsünü canlı tutup, geliştirmek birinci amaç olmalıdır. Bana göre bizlerin yanlış bildiği bir şey var; bize göre köpek av görmeli derken, illa ki avın vurulmasını kast ederiz, halbuki bu tam doğru değil. Köpeğin çok ava gitmesi, koku bulması, ferma yapması, avı kaldırması bunların hepsi bir deneyim.

Eğer tersi olsaydı, köpeklerine hiçbir zaman getirme eğitimi vermeyen İngilizlerin köpekleri dünya çapında bu kadar gözde olmazdı, değil mi? Bundan dolayı bence köpek ferma işini sağlama alana kadar, ferma üzerinde yoğunlaşılmalı, ferma vermesi, fermada emir almadan dalmaması sağlanmalı ama bu arada küçük küçük, çok fazla sıkmadan getirme eğitimi de verilmelidir. Tüm bunlar çok çabuk olacak şeyler değildir ama daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi oyun ile öğretilerek hem ferması hem de getirmesi sağlam köpekler elde edilebilir diye düşünüyorum.

Yararlı olması umuduyla…

Ümit ÖZKANAL

ERDAL ATAKAN - AV KÖPEĞİ SEÇİMİ

Değerli arkadaşlar Avcılarımızın günden güne köpekler konusunda bilinçlenmeye başlaması , onları köpek seçimi konusunda daha dikkatli ve seçici olmaya itmiş ve secereli köpek sahibi olma isteğini arttırmıştır. Tabii ki bu sevindirici bir gelişmedir.Bunun yanında secereli köpek sahibi olma adına yapılan bir çok hata avcılarımıza hem büyük külfetler getirmiş hem de büyük hayal kırıklıklarına uğramalarını sağlamıştır.Düşünsenize, elinizdeki iyi köpekleri secereli bir köpek alma adına elden çıkarıyorsunuz , büyük paralar vererek bir yavru satın alıyorsunuz , ondan büyük beklentileriniz olarak yetiştirip bakıyorsunuz ve av sezonu gelince hüsrana uğruyorsunuz. Böylece hem zamanınızı , hem paranızı boşa harcamış oluyorsunuz. Köpeğinizle kurduğunuz duygusal ilişkide cabası.Sevgili arkadaşlar ülkemizde secere sistemi henüz yerleşmemiş olduğundan , secereli köpek sahibi olmak yalnız yurt dışından köpek getirtmek veya getirtilmiş yavrulardan almak ile mümkündür.Peki sırf secere kağıtları var diye bu kadar büyük paralar verip yurt dışından köpek getirtmek ne kadar doğrudur?Peki bu yurt dışından getirtilen köpekler doğduğu günden beri takip altında mıdır?Gelen yavrunun bu köpeklerin yavrusu olduğu kesin midir?

Köpeklerle verilen secere kağıtlarının sahte olup olmadığı nerden bilinecektir? Kimler bunun takibini yapmaktadır?Kaç avcı gelen kağıtlarda ki yazıların ne anlama geldiğini bilmektedir dolayısıyla gelen köpeklerin soyu ve av kanlı olup olmadıkları veya eğitebilirlik düzeyleri hakkında bilgi sahibidir?İşte görüldüğü gibi insanın aklına bir sürü soru gelmektedir.Şimdi sizlere David Campbell isimli bir köpek eğitmeninin bir yazısından aldığım ve çok önemli gördüğüm bir kaç cümleyi paylaşmak istiyorum;Eğitimi kolay ve iyi bir köpeğe sahip olmanın temeli yavrunun gelişmesi için sağlıklı bir ortam seçmektir. Bunu başarmak için, mümkün olan en iyi şartları seçmeye çalışırız: seceresinde iyi huylu köpeklerin yer aldığı bir köpek, ırkının çalışma standartlarına ve morfolojik standartlarına uygun bir köpek, genetik kusurları bulunmayan bir köpek… Yavrulara olumlu bir eğitim verebilecek ciddi bir üretici…Yavru satın almanın en riskli olanı, anasını ve babasını görmediğimiz, sağlık karnesi olmayan, röntgeni alınmamış (displazi – kalça çıkığı), bağlı ve yalnız kalmış, hayvan satıcısından satın alınmış bir köpektir. En emin olanı ise, çalışma ve güzellik açısından iki şampiyondan gelen, güncel bir sağlık karnesi olan, kalçası ile ilgili mükemmel bir teşhisi yapılmış, bilinçli bir yetiştiricinin ailesi içinde büyümüş, 7 haftalık satın alınmış bir yavrudur.Bu iki aşırı uç arasında birçok durum mevcuttur. Elbette ki, en kötü durumdan gelen mükemmel bir köpek veya en ideal şartlardan gelen, birlikte yaşanılmaz bir köpek bulmak mümkündür. Bunlar istisna köpeklerdir. Seçim size ait, riske mi girmek istersiniz, yoksa bütün şansları kendi tarafınıza koymak mı? Evet değerli dostlar , şunu unutmayılım ki, bizim elimizdeki secereler sadece bir kağıttan ibarettir. Ama o yavrunun üretildiği ülke de yaşayan bir avcı için referanstır. O ülkenin avcısı secerede ki köpeklerin bir avcı için ne anlama geldiğini iyi bilir.İtalya başta olmak üzere bir çok ülkede köpek yetiştiriciliği ve üreticiliği büyük rant kapısıdır. Her sene binlerce köpek üretilmekte ve bu köpekler yurt içine ve yurt dışına pazarlanmaktadır.Muhtemelen iyi damızlıklar yastık altında saklanmakta ve vasat köpekler bu ülkelerin iyi kanlarını bilmeyen yabancılara çok iyi kanlar diye büyük paralara satılmaktadır. Ya da alınan yavrular field trial soyundan gelen köpekler olup eğitimi zor olan köpeklerdir.Köpeğin field trial da şampiyon olması onun çok iyi bir av köpeği olacağı anlamına gelmez. Av köpeğinden istenen meziyetler farklıdır , field trial köpeğinden farklı.Bu işte büyük paralar döndüğünü gören bir çok kişi de , yurt dışından getirdikleri yavruları veya secereli yetişkin köpeklerinin yavrularını , şu kadar paraya getirttim, diye abartılı fiyatlarlarla reklam ederek pazarlamaktadırlar.Bunun yanında Türk avcısının köpekte ilk olarak güzelliğe baktığını anlayan köpek simsarları show tipi av köpekleri işi bilmeyen avcılara secereli diye pazarlamaktadırlar. Moldovya ,Yugoslavya , Slovenya , Macaristan , Rusya gibi ülkelerden çok ucuz fiyatlara gelen bir çok köpek simsarlar tarafından secereli diye satılmaktadır. Ama kimse bunların av kanlı olup olmadığını araştırmamaktadır. Secere onlar için yeterli olmaktadır.Değerli arkadaşlar dikkat ederseniz yazımda “av kanlı” ibaresini çok kullanmaktayım şimdi sizlere av kanlının manasını biraz açmak istiyorum.Av köpeği çalışan bir köpektir ve sert doğa şartlarında yaptığı ağır bir görevi vardır. Bu görevini sahibinden aldığı eğitim ve ırkının kalıtımsal olarak ona taşıdığı güdüleri sayesinde yapar.Kalıtım köpeklerin davranışlarını etkilemekte ve köpeğin yeteneklerini ileriki nesillere taşımaktadır. Köpek ırkları yaptıkları işlere göre çeşitli sınıflara girerler. Bazı ırklar sürü gütmekte başarılıdır, bazıları adam korumada, bazıları da bekçilik yapmada.Bu ırklar her ne kadar yaptıkları işe uygun olsalar da asıl önemli olan bu işleri nesiller boyu yapmaları ve yaptıkları bu işlerdeki yeteneklerini gelecek nesillere taşımış olmalarıdır.Çalışan soydan gelen bir köpek , yaptığı iş için alacağı az bir eğitim ile ya da hiç eğitim almadan kalıtım yoluyla evvelki kuşaklarından aldığı yeteneklerle kendine ait olan işini yapabilir ya da yapmaya çalışır. Örneğin bizim Kangal çoban köpeğimiz yüzyıllardır sürü güttüğü için her Kangal köpeği bu işi doğal olarak yapmaktadır. Fakat başka bir ırk köpekten bu iş istendiğinde muhtemelen yapamayacak ya da eğitilmesi gerekecektir. Av köpeklerinde de durum aynıdır.Av köpeği ırkları, kullanılacağı avın türüne ve avlanma şekline göre değişik görevler almışlardır. Kuş avında kullanılan ve avı bulan köpekler ile, vurulmuş avı getiren köpekler ya da domuz gibi büyük avlarda kullanılan köpekler değişik ırklardandır.Bu köpek ırkları yetiştirilmeye başlandığı yıllardan beri hep aynı işleri yapmaktadırlar. Retriever'ların avı getirmesi, pointer'ların avı bulup göstermesi gibi. Bu ırklar yaptıkları bu işlerdeki yeteneklerini yetiştirildikleri sürece geçmiş nesillerinden taşımışlar ve gelecek nesillere de taşımaktadırlar.Fakat bu ırkların bazılarının av köpeği olarak kullanılmaması , bu köpeklerle avlanılmaması zamanla ileri ki nesillerde bu köpeklerin avdan uzaklaşmasına sebep olmaktadır.
Örneğin İrlanda setter'leri ve cocker spaniel'ler güzel görünümleri nedeniyle süs ve show köpeği amaçlı kullanılmaya başlanmasından ve dolayısıyla bu köpeklerin avda kullanılmamasından, gelecek nesillerindeki içgüdüsel olarak av yapma yetenekleri azalmakta veya hemen hemen yok olmaktadır.Oysaki bir English cocker spaniel ismini bile yaptığı avın isminden alarak (woodcock (çulluk)), cocker (çullukcu) diye anılmaktadır. Bu köpek eğer çalışan bir soydan geliyorsa, çulluk avında bir numaralı fermasız bir köpektir.Fakat bugün süs köpeği amaçlı olarak üreten üreticilerden gelen cocker spaniel'ler ve bütün ırk özelliklerini taşımalarına rağmen doğal olarak av yapmamaktadırlar.Görüldüğü gibi köpeğin çalışan bir soydan gelip gelmediği yani av kanlı olup olmadığı bir avcı için çok önem taşımalıdır.
Her ırk içinde sadece av amaçlı kullanılanları da vardır , gösteri amaçlı kullanılanları da. Secereler de köpeklerin hangi amaçla kullanıldığı yazmaz. Sadece soylarında şampiyonlar varsa bize bunun hakkında biraz bilgi verebilir ki bizim dikkat etmemiz gereken kazanılan şampiyonlukların av şampiyonluğumu , yoksa show şampiyonluğumu olduğudur.Değerli arkadaşlar eğer yurt dışından köpek getirmek gibi bir karar aldıysanız o zaman mutlaka o ülkenin soyunu , av kanlarını , piyasasını , dilini iyi bilen , orda yaşayan bir avcı tanışınız olmalıdır ki sizin için yavru takibi yapabilsin ve bu yavruları çok daha ucuza alabilsin.Geçen sene bir arkadaşımız Almanya ki bir üretici ile irtibat kurmuş ve yapılan pazarlık sonucu 1200 euro ya yavru konusunda mutabık kalınmıştır. Fakat Almanya’da yaşayan ve o ülkenin piyasasını bilen bir avcı arkadaşımızın aracı olmasıyla yavru 500 euro ya alınmıştır.Görüldüğü gibi arada büyük paralar oynamaktadır.Eğer size köpek seçebilecek böyle bir tanışınız yoksa lütfen internetten , pet shoplardan veya sizin için köpek getirebileceğini söyleyen şahıslardan köpek almayınız. Yurt dışında yaşayan yakınlarınız varsa bile dediğim şartları sağlayamıyorsa, size köpek getirmelerini istemeyiniz.“Sırf köpeğim yurt dışından geldi secerelidir” diyebilmek için ne zamanınızı ne de paranızı boşa heba etmeyiniz.Eğer alacaksanız annesinin ve babasının avını bildiğiniz çevrenizdeki safkanların yavrularını alınız ki, hüsrana uğramayınız. Belki şu an için bunlara secere verilmemektedir ama umut ediyoruz ki en kısa zamanda FCI üyeliğimiz onaylanacak ve secereli veya seceresiz tüm safkanlar kayıt altına alacaktır.Bunun yanında lütfen köpeklerin güzelliklerine aldanmayınız. Unutmayınız ki köpeği güzel gösteren tipi değil sahip olduğu meziyetleridir. Köpek, yaptığı avla orantılı olarak avcının gözünde yücelir , tipiyle değil. Eğer çevrenizde yavrusunu edinebileceğiniz bildiğiniz köpekler yoksa diğer üreticilerden köpek almadan önce onları araştırınız.
Köpekleri hakkında bilgi edininiz. Avlanma şansınız varsa köpekleri ile avlanınız.Çok fazla köpeği olup , köpeklerini ava çıkarmayanlardan , sadece bunları üretim amaçlı kullananlardan yavru almayınız. Köpeklerini kuluçka makinası gibi görüp aynı köpeği devamlı çiftleştirenlerden yavru almayınız. Benim şahsi kanaatim bir dişinin hayatı boyunca en fazla iki defa çiftleştirilmesi gerektiğidir.
Fazlası dişiyi yorar , fiziğini bozar ve erken formdan düşmesini sağlar.Birde benim size en önemli tavsiyem ava çıkma şansınız yoksa bile mutlaka yavrusunu alacağınız köpekleri yerinde görünüz. Bakıldıkları ortamı ve sahibinin köpekler hakkındaki bilgisini ve tecrübesini test ediniz. Yavrular doğduktan sonra da imkanınız varsa sık sık üreticiyi ziyaret edin ve yavruların gelişimini ve hangi şartlarda yetiştiklerini dikkatle inceleyin. Ziyaret imkanınız yoksa bile sık sık fotoğraflarla bilgilendirilmenizi sağlayın.Doğacak yavruların ve annenin bakımı da yavru sizin elinize geçinceye kadar çok önemlidir. Gerçekten yavrunun gelişimindeki ilk iki ay , köpeğin sağlıklı gelişmesi , karakterinin oluşması ve ilerde vereceğiniz eğitimin kolaylığı , kısaca sorunsuz bir köpeğe sahip olmanız bakımındanda çok önemlidir. Bilinçsizce ve sağlıksız bir ortamda bakılan , sosyalleştirilmeyen ve sahiplerine erken teslim edilen köpekler ileride büyük sorun yaratabilir.
Kötü şartlarda ve bilinçsizce bakılan köpeğin yavrularından almayınız.Sözün özü bilgisine ve tecrübesine inandığınız , iyi referansları olan , size güven verebilecek , köpeklerini sağlıklı bir ortamda yetiştiren , onları kuluçka makinası olarak görmeyen ve her şeyden önce avcı olan , köpeklerini devamlı ava çıkaran ve köpeğin avcı için önemini bilen bir üreticiden köpek alınız.
Değerli arkadaşlar Ülkemize uzun araştırmalardan sonra , çok bilinçli yetiştiriciler tarafından getirtilmiş çok iyi , av kanlı safkanlarda bulunmaktadır. Şu an için bize düşen elimizde avı çok iyi olan saf köpekler varsa , bunları çiftleştirirken olabildiğince seçici davranıp, iyi köpeklere çekmek hattızatında hatıra gönüle köpek çekmeyerek kanı korumaktır.
Özellikle ülkemizde profesyonel av köpeği üreticileri ve köpek klüpleri bulunmadığından ve köpeklerin ırk özelliklerinin korunmasına önem verilmediğinden , av köpekleri avcılar arasında bilinçsizce ve ırk özelliklerine dikkat edilmeden çiftleştirilmekte , dolayısıyla alınan yavrulardan bazıları da ırk özelliklerini taşımamaktadır.Yazımı ; secere kağıdı olması bile , seceresi olduğu kanatlandığı taktirde köpekleri kayıt altına alan "American Field Dog Stud Book" adlı kuruluşun orijinal field trial kurallarında geçen bir cümle ile tamamlamak istiyorumİyi sportmenliğin olduğu yerde bir kaç kural vardır. Eğer iyi bir sportmenseniz pek çok kurala ihtiyacınız olmaz ya da insanların size ne yapacağınızı söylemesine.

Karaca (Capreolus capreolus)

Karaca (Capreolus capreolus)



Alt tabakası zengin yapraklı koru ormanlarını,ibreli yapraklı karışık ormanları ve baltalıkları sever, tarım alanlarının ormanla iç içe olduğu yerleri, bol miktarda çayırlık ve ağaçlıkların bulunduğu yapraklı korulukları ve korulu baltalıkları tercih eder.

Gece ve gündüz yayılır,genellikle akşam ve sabah saatlerinde,bazen öğleden sonraları ve aydınlık gece yarısından sonra otlar, atlayarak ve sıçrayarak hareket eder,sadece otlarken yürür,yerine bağlı bir hayvandır, çevresinden ayrılmaz, sonbahardan ilkbahara kadar yaşlı bir dişinin güttüğü irili ufaklı guruplar, kışın ise gurupların birleşmesiyle küçük sürüleri teşkil ederler, yaşlı erkekler ilkbaharda genellikle tek gezerler, haziranda çiftleşirler, gebelik süresi 11 aydır, genellikle ikiz doğururlar, yavrular doğduklarında ve ilk altı haftada iri beyaz beneklidirler, taze sürgün, tomurcuk, yaprak ve ot yiyerek beslenirler, üzümsü meyveler, kestane, meşe palamudu, yabani armut, erik gibi meyveler, yosunlar, mantarlar diğer gıdalarını teşkil eder, 15 yıla kadar yaşarlar.

Yurdumuzdaki geniş yayılış alanına rağmen sayıca çok azalmıştır.


Karaca (Capreolus capreolus) Avrupa, Anadolu ve Hazar Denizi'nin kıyılarında bulunan bir geyik türüdür. Ural Dağları'ndan doğuda Çin'e ve Sibirya'ya kadar dağılmış bulunan ayrı bir tür ise Sibirya karacası (Capreolus pygargus) olarak bilinir.

İki tür karaca Kafkas Dağları'nda bir araya gelir. Karaca bu dağların güney eteklerinde yer alırken, Sibirya karacası da kuzey eteklerinde bulunur. Karaca, kuzey İskandinavya ile İzlanda, İrlanda ve Akdeniz adaları dışında Avrupa'nın birçok bölgesinde görülür. Akdeniz bölgesinde yalnızca dağlık alanlarda bulunur, düzlüklerde ya ender görülür ya da hiç görülmez. Türkiye'de sıcak bölgelerde seyrek ağaçlı yerlerde görülür. Genellikle otsu bitki ve yapraklarla beslenirler.

AVCI EĞİTİMİ KURSUNA AİT 2020 YILI ÜCRET BİLGİSİ



AVCI EĞİTİMİ KURSUNA AİT 2020 YILI ÜCRET BİLGİSİ

7.1.2020 / 

A- Kurs Ücreti

23 Aralık 2019 tarih ve 30987 sayılı Resmî Gazete 

Tebliğ

Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)'ndan:

 

Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 512)

Bilindiği üzere, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesinin (b) fıkrasına göre, yeniden değerleme oranı, yeniden değerleme yapılacak yılın Ekim ayında (Ekim ayı dâhil) bir önceki yılın aynı dönemine göre Türkiye İstatistik Kurumunun Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksinde meydana gelen ortalama fiyat artış oranı olup, bu oranın Hazine ve Maliye Bakanlığınca Resmî Gazete ile ilan edilmesi gerekmektedir.

Bu hüküm uyarınca yeniden değerleme oranı 2019 yılı için % 22,58 (Yüzde Yirmi İki Virgül Elli Sekiz) olarak tespit edilmiştir. Bu oran, aynı zamanda 2019 yılına ait son geçici vergi dönemi için de uygulanacaktır. Öte yandan, bu konuda daha önce yayımlanmış olan tebliğler de yürürlükte bulunmaktadır. Tebliğ olunur.

 

Ücrete Konu OlanHesaplama2020 yılı Avcılık Eğitimi Kurs Ücreti

Kurs Ücreti

(Aday Avcılardan Alınacak)

Bir Önceki Ücret X Yeniden Değerlendirme Oranı + Bir Önceki Ücret = Yeni Ücret

 

 

165,78 + (165,78 X 0,2258) = 203,21 TL

 

B- Ders Ücreti:

Memur Maaş Katsayısı (2020 yılı birinci altı ay için) : 0,146061

 

Eğiticilere Ödenecek ÜcretlerGösterge X Maaş Katsayısı

01 Ocak 2020

30 Haziran 2020

Maaş Katsayısı: 0,146061

1 Temmuz 2020

31 Aralık 2020

Maaş Katsayısı: ****

 

Profesör 300 X Maaş Katsayısı  
Doçent 250 X Maaş Katsayısı  
Yardımcı Doçent 200 X Maaş Katsayısı  
Öğretim Görevlisi ve Okutman

 

160 X Maaş Katsayısı

  
M.E.B.Öğretmen ve Diğer Eğitim Görevlisi

 

140 X Maaş Katsayısı

 

140 X 0,146061=20,45 TL

 

***************

Tamgün/Tamyıl150 X Maaş Katsayısı150 X 0,146061=21,91 TL***************

Avcılık Hakkında Bilinmesi Gereken Herşey





Avcılık nedir?

Avcılık, insanlığın ilk anından bugüne kadar var olan faaliyetler arasında yer alıyor. İlk başlarda ok, taş sopa gibi aletlerle yapılan avcılık günümüzde teknolojinin gelişmesiyle daha farklı bir boyuta geçti ve insanların çok uğraşmadan hayvanların karşısında kazandıkları bir spor dalı oldu. Avcılık, 1923'te Türkiye İdman Cemiyetleri çatısı altında kurulmuştur. 1989'a geldiğimizde ise Gençlik ve Spor Bakanlığı içerisinde Atıcılık ve Avcılık Federasyonu olarak yer almaya devam etti. Günümüzde avcılık için dikkat etmemiz gereken pek çok kurallar vardır. Bu kuralların başında ise av sezonlarıdır.

Avcılık nedir?



Avcılık Sezonları

Av sezonların, hayvanların üreme ve yavrularını yetişkinlik dönemine getirme süreleri göz önünde bulundurularak hesaplanır. Sezonların oluşturulması nedeni ise hayvanların soylarının tükenmemesi ve vahşi doğada madur olmamalarıdır. Bu nedenle avcılık ağustos ayının ortasında başlar ve Şubat aynının sonlarına doğru ise sona erer. Nehir balık avcılığında ise mart ortası ve nisan sonları arasında avlanma yasağı olur. Deniz balıkçılığında ise avlanma eylül ve nisan ayları arasında gerçekleşiyor. Doğa ve vahşi yaşamda hayatlarını sürdürmek isteyen canlılara acı çektirmemek için avlanma sezon tarihlerine uymamız gerekmektedir.




Avlanma Çeşitleri Nelerdir?

Avlanma çeşitleri sürek avı, bek avı, arama avı olmak üzere 3'e ayrılır;

1. Sürek Avı

Birden fazla avcını avlamak istedikleri canlı takip ederek yakalamalarından oluşur. Bu avlanma çeşidinde dikkat edilmesi gereken hususların başında, iyi nişan alma, yer-yön tayini ve doğada hayatta kalma geliyor. Bu nokta avcılar için çok önemlidir. Zira ava giderken avlanma deyimi gerçekleşebilmektedir.


2. Bek Avı

Bekleyerek yapılan avlanma çeşitidir. Bek avında dikkat edilmesi gereken hususlarında başında ise hareketsiz uzun süre durabilme ve başarılı kamuflaj gelmektedir. Bek avında yanı zamanda üzerinde bekleyeceğiniz zemini, kullanacağınız aletlerin ve kıyafetinizin rengini doğru seçmeniz gerekmektedir. Pek çok hayvanı bu şekilde avlayabilirsiniz.


3. Arama Avı


Genellikle gündüz vakti yapılan avlanma çeşitidir. Bu türde, önemli olan hususlardan biri ise avcının nerede av yapacağını bilmesini ve uzun süre yürümeyi göze alması gerekmektedir.




Avcılık Yaparken Dikkat Edilmesi Gerekenler

    Avcılık yapacak kişinin mutlaka gerekli eğitimlerden geçerek sertifikaları elde etmiş olması ve avcılık malzemeleri, silah kullanma gibi konularda yeterince bilgili olması gereklidir.
    Avcılık kesinlikle av hayvanlarının çeşidine göre belirlenen zaman diliminde ve usülüne göre yapılmalıdır. Usülsüz avlanmaya karşı gereken duyarlılığı göstermek herkesin doğaya karşı sorumluluğudur.
    Avcılığın körü körüne bir öldürme sporu olmadığı; doğaya ve vahşi hayata saygı çerçevesinde, tıpkı göçebe toplumların değer yargılarında olduğu gibi doğaya verdiği nimetlerden dolayı teşekkür edercesine yapılması gerektiği unutulmamalıdır.

Türkiye'de Avcılık En Çok Hangi Bölgelerde Yapılıyor?

Avlanmadan verim almak, amaçlarına ulaşmak isteyen avcılarında nerede avlanmaları gerektiğini bilmeleri gerekmektedir. Türkiye'de avlanmak isteyen avcılar ilk önce ne avlamak istediklerine karar vermelidir. Göç hayvalarını avlamak isteyen avcılar, Türkiye'nin batısını tercih edebilirler. Yerli hayvanlar için ise sanayiden uzak ve kırsal alanın yoğun olduğu doğu bölgesinde avlanmak, avcılar için daha verimli olacaktır.




Avcılık Kanunu Nedir?

1937’de yürürlüğe giren 3167 sayılı Kara Avcılığı Kanunu’na göre avcılık yapılmaktadır. Bu yasaya göre toplanan bir Merkez Av Komisyonu, av sezonu, av hayvanları gibi kriterleri belirler. Bu kurallara uymak zorunludur. Uymayanlara büyük ceza uygulanabilmektedir.

 

Değişmeyen bir sınıflandırmaya göre ise av hayvanları üç ana kategoriye ayrılmaktadır:

    Bıldırcın, kaya güvercini, tahtalı ve üveyik
    Keklik, kum kekliği, kıkırlık, bağırtla, tavşan
    Tilki, ördekgiller, kazgiller, sakarmeke, kızkuşu, sansar, su çullukları, karatavuk, bekasin

Av Tüfek'lerinin tarihçesi

Av Tüfek'lerinin tarihçesi
16'ncı yüzyılın başlarına kadar en ucuz ve en yaygın av silahı olan ok ve yay 16'yy başlarından itibaren yenibir silah avlaklarda yerin almaya başladı. 13'üncü yüzyıldan beri askeri amaçlı kullanılan ateşli silhlar, ilk ateşleme sisteminin bulunması ile, avlanmak amacı ile kullanılmaya başlanmıştır.
Yeni avlanma biçimleri zaman içinde farklı avlanma gelenekleri olan bölgelere de ulaştı.17'nci yy'ın sonlarına doğru kuş avcılığı orta avrupada yaygınlaşmaya başladı.

19'ncu yüzyıla kadar av silahları, ateşli silah teknolojisinin gelişiminde egemen rolü oynadı. Av silahları gelişirken ortayaçıkan prototipler, askeri silahların oluşması için yapılacak harcamaları en az düzeye indirdi. Her türlü yenilik, av silahlarında başlıyordu.

Arkadan doldurulan av silahları, 1840'larda yaygınlaşmaya başlamış ve 1860'larda yaygın bir şekilde kullanılır hale gelmişti. Yüzyılın sonlarına doğru, ateşleme iğnelerini silahın iç kısmında barındıran silahlar yaygın bir şekilde kullanılır oldu. Ençok kullanılan avtüfeği modeli 1875'te ingiliz Anson ile Deeley tarafından icat edildi. Silahın gücünü artırmak ve saçmalarıın dağılmasını önlemek için namlunun ağzına yakın bölümü darlaştırılarak choke uygulandı.

Yivsiz av tüfeğinin mucidi olan ingilizler bu alanda birçok icat ve gelişmede büyük rol oynadılar. Bilindiği gibi o günlerin Büyük Britanya'sı dünyanın birçok yerinde geniş toprakları olan sömürgelere sahip bir imparatorluktu.

1878'de Kıbrıs adası İngilizlere kiralandığı zaman avı bol olan bu adada zamanın en popüler uğraşlarından biri olan avcılık başta İngiliz ordusunun subay ve erleri tarafından .......Ağustos ayında başlayıp hafta'nın her günü yeni yıla kadar sürerdi.

14 Ocak 1955 Hürsöz gazetesinde "Av Meraklıları" başlığı ile çıkan yazı aynen şöyle:
Geçen Pazar günü kasabamızı ziyaret eden Ekselans Kıbrıs Valisi'nin oğlu Mr Richard Armitage ile kaza komseri Bay Faik Müftüzade, Kaza hakimi Bay Vedat Derviş ve Polis Müfettişi Mr Apostolos ile kasabamızın tanınmış meşur avcılarından Bay Salih "Tapu Memuru" Galavason köyünü ziyaret ederek köy ovasında keklik avı ve tavşan avlamışlardır. Yapmış oldukları av gezisi gayet iyi geçmiş ve misafirler çok memnun kalmışlardır.
Sait Avcı Babasını anlatıyor.

Köfünye bölgesine gelip avlanan tanınmış isimler arasında ( 1920 li yıllar ) Lefkoşalı BOYACI kardeşler, Kitapçı Lütfi Bey, Larnakalı Sami Kardeşler, o zamanın Türk ve Rum hakimleri, avukatları tüccarları ve hatta söylenenlere göre tek kollu olan yüksek rütbeli bir ingiliz komutanı eşi ile birlikte bu bölgede avlanırmış.
Eskilerden Bildiklerimiz -Vechi Cezaroğlu
Av Tüfeği Çeşitleri

Tek Kırma
Namlusu kubuzdaki mafsal etrafından kırılarak doldurulur ve sadece tek fişek kullanılır. Her nekadar eski bir tasarım olsada tek atışlı kırmalar günümüz insanına yenibir avcılık anlayışı sunar. Farklı bir perspektiften bakacak olursak böyle bir tüfek ile avlanmak, avı başarı ile tamamlayabilmek açısından tek atışa bağlı olacağından pekçok avcı için gerçek bir zorluk ve meydan okuma olarak kabul edilebilir.

Superpoze ( Bindirikli )
Üst üste iki namludan oluşur, çoğunlukla alt namlu yarım şok ( Modified ) üst namlu ise tam şok ( Full Choke ) olur. Superpozeler de tıpkı klasik çifteler gibi tek, çift tetikli veya selektörlü olabilirler. Çift tetikli tüfeklerde ön tetik alt namluyu arka tetik ise üst namluyu ateşler.

Kırma Çifte ( Side by Side )
Kırma çifteler yan yana iki namludan oluşur, kubuzdaki mafsaldan kırılarak doldurulan av tüfeğidir. Standart olarak sağ namluları yarım şok ve sol namluları tam şokludur; ancak istek ve arzuya göre namlular farklılık gösterebilir. Çiftelerin kullanıma yansıyan en iyi özelliklerinden bir tanesi bu silahların mükemmel denge özelliğine sahip olmasıdır. Denge noktası olan kubuzla el kundağı arasındaki nokta, nişan alma pozisyonunda her iki el arasındadır. Dolayısıyla eller arasında eşit bir denge dağılımı sözkonusu olur. Kırma çiftelerin geniş yüzeyi, avcılar tarafından özellikle yakın kalkan avlarda bir avantaj olarak kabul edilir

Av Tüfek'lerinin parçaları
Detay için tıklayınız
1. Mafsal pimi
2. Mafsal pimi kapağı
3. Horoz pimi kapağı
4. Tespit vidası
5. Kilit levhası
6. Mandal dayanağı
7. Üst mandal
8. Üst mandal yayı
9. Üst mandal yayı pimi
10. Üst mandal vidası yayı
11. Emniyet vidası
12. Emniyet sürgüsü
13. Emniyet yayı
14. Kurma yayı
15. Tetik ayar yayı
16. Tetik ayağı
17. Kurma manivelası
18. Horoz
19. Emniyet sürgüsü pimi
20. Tetik ayağı yayı tespit vidası
21. Emniyet sürgüsü pimi
22. Kubuz kapağı ön vidası
23. Kubuz kapağı vidası
24. Sol tetik
25. Sağ tetik
26. Tetik pimi
27. Kubuz Kapağı arka vidası
28. Kubuz merkez vidası
29. El kundağı kilit yayı muhafaza borusu
30. El kundağı kilit tutucusu
31. El kundağı kilit yayı
32. Tırnak itici
33. El kundağı kilit çubuğu
34. El kundağı kilit çubuğu tespit vidası
35. El kundağı tespit vidası
36. Tırnak çubuğu pimi
37. Kurma manivelası pimi
38. Tetik ayağı pimi
39. Kilit levhası tespit vidası
40. El kundağı metalik ucu
41. El kundağı metalik ucu tespit vidası
42. Tetik törpüsü tespit vidası
43. Kundak tavan levhası tespit vidaları
44. Kundak taban levhası
45. Arma
46. Arpacık
47. Tırnak
48. Tırnak tespit vidası
49. Otomatik emniyet dayanağı
50. Kubuz kapağı
51. Kundak
52. Mafsal pimi tespit vidası
53. El kundağı metalik kısmı
54. El kundağı ahşap kısmı
55. El kundağı tespit vidası
56. Komple çift namlu
57. Kubuz
Av Tüfek'lerinde kundak (Dipçik)
Dipçik veya kundak av tüfeğinin en önemli unsurlarından biridir, dipçik ve el kundağı olmak üzere iki parçadan oluşur, Dipçik kısmı geri tepme'nin omuzda absorbe edilmesini sağlarken el kundağı da namlu ısısını yalıtarak, diğer elinizin tüfeğe yön vermenizi sağlar.
Av tüfeği kundaklarında da tıpkı tabancalarda olduğu gibi silahı kavramaya yarayan kabza kısmı bulunur. Silahın bu kısmından kavranarak dipçik gerisinin sıkıca omuza oturması nişan almayı kolaylaştıracağı gibi geri tepmenin avcı üzerindeki etkisini de azaltır.

Sıkça görülen bir dipçik biçimi ise düz olan, yani kabzasız olandır. İngiliz kundak adı verilen bu dipçiklerin yapımındaki amaç, çift tetikli silahlarda bir tetikten diğerine geçmede sağladığı kolaylık görüşüdür. Normal olarak öndeki tetiği düşürüp, arkadakine geçtiğimizde kabzadaki kavramamızı bir parçada olsa değiştirmenizi gerektirir. Eğer İngiliz kundaklı silahlar ( Side by Side ) beğeninize hitap ediyorsa tercih sebebi olabilir ancak tek tetikli silaklarda size hiçbir avantaj sağlamaz.

Dipçikle ilgili bilinmesi gereken en önemli şey, onun sizin anatomik yapınıza uygun olup olmadığıdır. Dipçiği omuzun tam olarak neresine yaslayacağınız konusu herkes için farklılık gösterir. Bu omuz genişliğinize, boyun uzunluğunuza, kafa yapınıza göre farklılıklar gösterebilir. Yapınıza uygun bir tüfek onu ilk omuzladığınız anda, gözünüz arpacık ile ayni hatta bakar ve namluda hedefi gösterir durumda olmalıdır.
Size uygun kundağın seçiminde dikkat etmeniz gereken en önemli nokta ölçülerdir. Dipçik gerisindeki tabla merkezinden tetiğe olan uzaklığı
İngilizce'de "çekme uzunluğu" ( Lenght of pull )olarak adlandırılır.

Geleneksel çekme uzunluğu testi ise basit olarak söyle yapılır:
Elinizi yere paralel olarak uzattıktan sonra doksan derece açı teşkil edecek şekilde havaya doğru kırın. Silhı kolunuzun pazu kısmına oturtduğunuzda işaret parmağınızın ilk kıvrımı tetiği rahatça çekebiliyorsa sonuç iyi denebilir.

Av tüfeğinde "düşüş" önemli başka bir konudur. Silah terminolojisinde düşüş, namlu hattının geriye olan uzantısının dipçik tabanın üst noktasına veya yanak burnu ( Comb ) olarak adlandırılan nokyaya olan dikey uzaklığıdır.



Bunu ölçmenin en kolay yolu, namluyu bir masanın kenarına arpacığı boşa düşecek şekilde yaslayıp gerekli uzaklıkları almaktır. Düşüş mesafesinin çok olması, silahın hedefete aşağı vurmasına, az olması ise yukarı vurmasına sebep olur.

Ateşli silahlar var olduğundan beri kundak yapımında ahşabıb hertürlüsü denenmiştir ancak hiçbir ağaç cinsi ceviz kadar tutmamıştır. Ceviz, sert ve güçlü darbeye dayanıklı fakat hafif ve esnek olmasının yanında diğer ağaçlara göre çok daha az çekme ve şişme özellikleri ile üzerinde çalışması kolay, güzel kokulu ve cila kabuleden ağaç türüdür.

Av Tüfek'lerinde namlu boyları
Namlu, av tüfeğinde saçmaları hedefe yöneltmeye yarayan en önemli parçalardan biridir. Namlu bir uçtan paralel başlayıp uzanan fişek yatağı, gittikçe daralarak namlu iç çapı kadar küçülür. Namlu içi, namlunun sonuna doğru daralarak son 10 cm içerisinde şok (Choke) kısmını oluşturur. Av tüfeklerinde namlunun üzerinde nişan almaya yarayan bir bant vardır. Bunların bir kısmı hafif ve çabuk soğuyabilen metalden olup namlu boyunca veya iki namlu arasında boydan boya uzanır. Av tüfeklerinde genel olarak tek arpacık bulunur. Bunlar görünüm kolaylığı sağlamak için çoğu zaman pirinçten yapılır.



Standart namlu boyları olarak av tüfeklerinde ağırlıkla 26 inç, 28 inç ve 30 inç boylar kabul görse de, Kıbrıs'ta yasal olarak 25 inç den 34 inç'e kadar değişik uzunluklarda namlulu tüfekler bulmak mümkündür. Namlu boyu bir tüfek tasarımı meselesidir, Kısa namlulu tüfekler, uzun namlulu tüfeklere kıyasla ava daha rahat yönelirler. Namlu uzadıkça tüfeğin ava yöneltilmesinde zorluklar baş gösterir, yani atış pozisyonuna girinceye kadar fazla zaman ve yol harcanır. Namlu kısaldıkça ava çevrilmesi kolaylaşır. Böylece ava, vakit kaybı olmaksızın tetik düşürülebilir.
Av Tüfek'lerinde çap
Av tüfeklerinde çap namlunun iç genişliğinin ifadesidir. Günümüzde kullanılan çap ölçüsü eski İngiliz sistemine göre yapılmıştır, ingilizler buna Gauge derler. Av tüfeklerinde çap kelimesi kullanılırken yivli silahlarda Kalibre olarak adlandırılır.
0,4536gr saf kurşun (1 pound) 12 eşit parçaya bölündükten sonra meydana gelen sayı o silahın çapı olarak kabul edilmiştir.
Söz konusu çap ölçüsüne göre bölmeden dolayı rakam büyüdükçe namlu açıklığı da ufalmaktadır.
Buna göre 1 pound saf kurşunun 12 ye bölünmesi 12 çapı, 16 ya bölünmesi 16 çapı vermektedir, çıkan sonuca göre, nümerik olarak rakam büyüdükçe tüfeğin çapı küçülmektedir.
Sıradan bir 12 çaplı av tüfeğinin namlusu 0.730 inch.
Av Tüfek'lerinde choke (şok)
Choke ( şok ), ingilizce kökenli bir kelimedir. Boüma, boğum anlamı taşır. Namlu iç çapının namlu ağzının 8-10 cm içinden başlayarak çok hafif bir daralmaya uğramasıdır. 12 çapta sıradan bir namlunun 0,729 inç olduğunu varsayarsak bu namlunun tam şok olan ağız kısmı ortalama olarak 0,689 inç olabilir.
Şok'lar imalatçı firmaya göre azda olsa farklılıklar gösterir, bu yüzden her avcının genel doğruları bilmek kadar kendi tüfeğinin doğrusunu bilmek zorundadır. Bir tüfeğin şok etkisini tespit etmek için 40 yard uzaktan 30 inçlik bir dairenin içine yapılan atıştan daire içine giren saçmaların sayılıp yüzdeler bulunarak olur. Atış yapmadan önce fişekteki saçma sayısı bilindiğinden daire içine giren saçmalar sayıldığında yüzde kaçının daire içinde kaldığı anlaşılmış olur.

Şoklarda genel kural daralma nekadar fazla ise saçmaların merkezdeki dağılımı da o kadar yoğun olur. Şok seçimi, avlanacak olan hayvanın türü ve yapılacak avın şeklii ile yakından ilişkilidir. Örneğin fermalı keklik avında açık olan şoklar tercih edilirken geçit avlarında ise kapalı şokların tercih edilmesi doğru olacaktır.

Eski dönemlerdeki avcılar şokların silahlarının ucunda sabit olarak bulunmasından ötürü uygun şoku seçerken silahı da değiştirmek zorunluluğu yaşıyorlardı. Her nekadar bazı av tüfekleri farklı şok ve uzunlukta değiştirilebilir ekstra namlular ile tüketiciye sunulmuş olsada bunlar her avcının alım gücüne uygun değildi, bir türün avı için kullanılan şokun diğer bir türün avına uygun olmadığı ve herkesin her av için ayrı tüfek alamayacağı gerçeği araştırmacıları daha pratik bir çözüme yönlendirdi.


İlk olarak tek namlulu silahlar üzerinde namlu ucunda bulunan bir bileziğin el aracılığı ile döndürülmesi sonucu farklı şoklar yaratan bir sistem geliştirildi. ( Polychoke ) adı verilen bu sistemin yerini zaman içerisinde pekçok denemelerden sonra bugün invektör şok olarak bildiğimiz aparatlar aldı. ( multichoke ) İnvektör şok kullanım esası namlu içine açılmış olan dişlere beş değişik şok olarak düşünülmüş bileziklerin bir anahtar vaıtası ile vidalanmasıdır. Böylece her av için değişik şoklu olan bir tüfek elde edilmiş olur. Çeşitli amaçlara uygun olarak geliştirilen şok tipleri sırasıyla şöyledir:

Kaval namlu
Kaval namludan çıkan saçma gurubu, namlu çıkış ağzından itibaren genişler. 35m uzaklıktaki 1m²lik nişan yüzeyine, 12 çap kaval namlulu silahla, 70 mm.lik kartuşla yapılan atışta ortalama olarak %40 saçma isabet eder, dolayısı ile %60 oranında saçma boşa gider-yayılır.

Silindir namlu
Bu tip namludan çıkan saçma gurubu, namlu çıkışından itibaren, kaval namluya oranla daha toplu olarak yayılır. 35m uzaklıktaki 1m²lik nişan yüzeyine, 12 çap silindir namlulu silahla, 70 mm.lik kartuşla yapılan atışta ortalama olarak %45 saçma isabet eder, dolayısı ile %55 oranında saçma boşa gider-yayılır.

Düzeltilmiş silindir namlu (improved)
Böyle bir namludan çıkan saçma gurubu, 35m uzaklıktaki 1m²lik nişan yüzeyine, 12 çap düzeltilmiş silindir namlulu silahla, 70 mm.lik kartuşla yapılan atışta ortalama olarak %50 saçma isabet eder, dolayısı ile %50 oranında saçma boşa gider-yayılır.

Çeyrek şok namlu (Skeet No.2)
Bu tip şoklu bir namludan çıkan saçma gurubu, 35m uzaklıktaki 1m²lik nişan yüzeyine, 12 çap düzeltilmiş silindir namlulu silahla, 70 mm.lik kartuşla yapılan atışta ortalama olarak %55 saçma isabet eder, dolayısı ile %45 oranında saçma boşa gider-yayılır.

Yarım şok namlu (modified)
Bu karakterde şoka sahip bir namludan, 35m uzaklıktaki 1m²lik nişan yüzeyine, 12 çap düzeltilmiş silindir namlulu silahla, 70 mm.lik kartuşla yapılan atışta ortalama olarak %60 saçma isabet eder, dolayısı ile %40 oranında saçma boşa gider-yayılır.

Üç çeyrek şok namlu (improved-modified)
Üç çeyrek şoka sahip bir namludan, 35m uzaklıktaki 1m²lik nişan yüzeyine, 12 çap düzeltilmiş silindir namlulu silahla, 70 mm.lik kartuşla yapılan atışta ortalama olarak %65 saçma isabet eder, dolayısı ile %35 oranında saçma boşa gider-yayılır.

Tam şok namlu (full)
Tam şoka sahip bir namludan, 35m uzaklıktaki 1m²lik nişan yüzeyine, 12 çap düzeltilmiş silindir namlulu silahla, 70 mm.lik kartuşla yapılan atışta ortalama olarak %70 saçma isabet eder, dolayısı ile %30 oranında saçma boşa gider-yayılır.

Av Tüfek'lerinde bakım
Genelde avcıların ihmal ettiği; aslında yapması gerektiğine inandığı ancak vakit bulamadığından ötürü yapamadığını söylediği ya da gerekligörmediği bir konudur.
Halbuki silahı uzun süre kullanmamış ya da, uzun bir zaman kullanmayacak da olsak temizlik silahlar için şarttır. Silahın uzun ömürlü olması ancak bakım sayesinde gerçekleşir.
Silah temizliğinde amaç; av sonrası namlu içinde kalan kurum, barut artıkları, civa esaslı kapsüllerin bıraktığı pas yapıcı artıklar temizlenmesidir. Silahımızı temiz ve bakımlı, parçalarının sağlam ve noksansız olmasını, ayrıca ömrünün uzamasını sağlamaktadır. Bu her silah sahibinin asli görevidir.

Temizlikde Gerekli Malzemeler;

Harbi
Temizleyici Yağ
Koruyucu Yağ
Temizlik Bezi ( Mutlaka yumuşak kumaş kullanılmalı )
Tel fırça

Nasıl Temizlik Yaparız

Silah temizliği çok az bir miktar yağ ile yapılmalıdır. Önce silahı kontrol ederiz, ardından temiz ve düz bir zeminde veya büyük bir bez üstünde silahımızı ana parçalara ayırırız.

- Harbi'nin ucuna tel'i takınız ve namluya sokunuz ve birkaç defa ileri geri götürünüz.



- Namuyu silah yağı ile ıslatılmış bir bez ile temizleyiniz; (Bezin yağ ile ıslatılması, tamamen yağ ile yıkanması değildir) Bu işlem, bez namludan temiz çıkıncaya kadar yeni bezlerle devam edilir.



-Özellikle namlu, yağlı kalmaması gerekir yoksa toz çeker, koruyucu yağ ile temizlenmelidir. Bu yağ çok daha ince ve uçucu özelliğe sahip olmalıdır.
Daha sonra temiz ve hafif yağlı bez ile silahın namlusu silinir ve temizlenir.

Temizlikte Dikkat Edilmesi Gerekli Hususlar

" Silahın toz, kum, ter, çamur, kötü hava şartları yanmış barut parçaları düşmanıdırlar. Bunlardan mümkün olduğunca silahımızı uzak tutmalıyız,
" Hiçbir zaman temizlik maksadıyla da olsa silah detaylı sökülmeye çalışılmamalıdır, bu silah ustalarının işidir.
" Kullanılacak yağ ince olmalıdır. İnce yağ akıcıdır, dolayısı ile temizleyici özelliği fazladır. Temizlik için yağ bulunamıyorsa; dikiş makinalarının yağı, gaz yağı kullanılabilir. Asla benzin ve ürünleri ile temizlik yapılmaz.
" Temizlikte bir diğer yanlış kanıda şudur; Temizlik setinde bulunan tel fırça namlu için zararlıdır, aksine yapışmış ve orada sertleşmiş olan pislik yanmış barut parçaları ancak bu fırçalarla temizlenir, ardından da normal temizliğe geçilebilir.


İyi bir atıcı olmak, silahlar hakkında çokşey bilmek bazen yetmeyebilir. Temizlik üstün körü; tozunun alınması yada birkaç yerine yağ sürülmesi değildir. Yukarıda anlatıldığı şekilde temizlik ve bakımının zamanında yapılmasıdır.

Silahımızın avcılık kuralları çerçevesinde, her zaman ava hazır olacağı şekilde temizlik ve bakımının yapılarak, kullanılmıyor dahi olsa belli aralıklarla kontrol edilmesi gereklidir.


Av Tüfekleri bölümünün hazırlanmasında katkıda bulunan Sayın Memduh PARSHarper ORHON'a teşekkür ederiz.